24 Aralık 2011 Cumartesi

Transfer Dönemi Geldi Çıldırt Bizi Başkan

Ligin ilk yarısını tamamladık 5 Ocak itibari ile de ara transfer dönemine başlayacağız. Gazetelerin spor sayfaları gelenler gidenler kolonlarını doldurmaya başladı. Geçen postta anlattığımız mali duruma rağmen bir kısım taraftarımız başkanlarının kendilerini çıldırtmasını bekliyorlar. Bir önceki postu okuyup hala mevcut durumu anlayamayanlar için bir kere daha anlatayım; Beşiktaş'ın mevcut mali yapısı elinde beş tane kredi kartı olan ve tüm kartlarının limitlerini aşıp ay başında bırakın ödeme yapmayı tek bir kartın minimum ödemesini bile yapamayacak durumdadır. Aklı selim taraftarın sorması gereken soru Holosko, Edu gitsin yerine kim gelsin yerine bu duruma nasıl geldik nasıl çıkacağız olmalıdır.

Nasıl bu duruma geldik işinin bir miktar detayına bakalım, öz sermeyenin eksi 200M TL seviyesine gelmesinin en önemli nedeni yapılan transfer yanlışlarıdır. Beşiktaş A.Ş.'nin en büyük gider kalemi oyuncu transfer bedelleri ve oyuncu ücretleridir. Normal bir şirket anlayışı ile baktığınızda oyuncu maaşlarını kullanım gideri olarak kabul edersek oyuncu alış ve satışları burada takip edilmesi gereken en önemli noktadır. Oluşan bu eksi bakiyenin nasıl bu hale geldiğini anlamak için yapılan transferleri çıkardım.Listeyi kap.gov.tr den oluşturdum. Tabi oradaki ilk kayıt 2005 yılı ile başlıyor, 2005 ile 2009 arasındaki bildirimler çok özensiz olsa da bize mevcut durum hakkında bir bilgi veriyor.
2005 yılından bugüne kadar 78 adet transfer bildirimi var. Bu transfer kayıtlarına göre oyuncu almak için 180.172.039 TL (döviz çevrimleri için senelik ortalama kur kullandım) harcamışız, bu oyuncuların bir kısmına sözleşme fesih tazminatı olarak 7.635.380 TL ödemişiz, oyuncu satışından ise 9.307.500 TL kazanmışız. Bunları birbiri ile topladığımızda kasamızdan 178.499.919 TL çıkmış. Tabi bu rakkamları bu şekilde birbirleri ile topladığımızda bir miktar bakkal muhasebesi usulü ile bir sonuç elde ediliyor olsa da işin transfer yönünün ne kadar da kötü yönetildiğini gözler önüne seriyor.
Bu tablonun en enteresan tarafı satılan oyuncular. 2005 yılından beri para karşılığı satılan üç oyuncu var.
Aslında 3 isim de camia tarafından pek sevilmiyor :) Gordon Schildenfeld, Batuhan Karadeniz ve Rodrigo Tabata. Tabi Tabata'nın kalemine pekte gelir diyemeyiz kendisini 17M TL'ye alıp 2.7M TL'ye satmışız. Burada en çok kar elde edilen oyuncu Batuhan, alt yapıdan gelen oyuncuyu 4M TL'ye satıp önümüzdeki 7 sene içinde transfer olması durumunda transfer bedelinin %25'ini almışız. Sadece bu veri bile transfer işinin ne kadar kötü yönetildiğinin en büyük kanıtıdır.

Tabi ki de transferin bir yatırım olarak görülmesi ve kulübün başarısı için yapılması kadar doğal bir olgu yok ama listeyi tek tek incelediğinizde oyuncu seçimlerinin hatalı, maliyetlerin yüksek ve en önemlisi de elden çıkarılırken özensiz davranıldığını görebiliyorsunuz. Doğal olarak böyle bir transfer harcamasının gelirlerden karşılanması mümkün olmadığı için önce kredi alınıyor yetmiyor, hisse satılıyor o da yetmiyor, başkan para koyuyor ve bu sarmal aşağıya doğru dönmeye başlıyor. Her transfer döneminde  bir önceki dönem tonlarca para saçılarak alınmış oyuncular bedelsiz veya tazminatları ile gönderilip yerine yenileri alınıyor. Tabi bu noktada taraftar ne yapıyor "aman banane takımın muhasebesini ben mi tutuyorum bak Digiturk'ümü aldım kombinemi aldım bana Totti yi, Robinho yu al başkan, Yetmezzzzz Yıldırım Demirören Yetmezzzzzzzz" diyor maalesef.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Yetmez Demirören Ama Nereye Kadar

Şike konusu netleşene kadar kendi kendime bloga yazmamak konusunda bir karar almıştım ama takımın son zamanlardaki mali durumu nedeniyle bir kereliğine bu kararımı bozmaya karar verdim. Uzun süredir Beşiktaş A.Ş. yayınladığı mali tablolara bakıyorum ve çevremde bu işten anlayan insanlarla konuşuyorum. Aslında bu tabloların tartışılması en uygun ortam Mali Genel Kurullar olsa da oradaki yorumlar çoğu zaman objektiflikten uzak kalıyor. Yönetim borcu mümkün olduğunda kısmak yönünde yorum yaparken muhalefet ise tabloları mümkün olduğunca kötü göstermeye çalışıyor. Aslında ortada düzeltilecek veya kötüleştirilecek bir resim yok eğer bu şirket Demirören Grubuna ait bir işletme olsa idi sevgili başkan şirketin kapısına bizzat kilidi vurmuştu ancak özellikle spor işletmelerinin yapısı gereği bilançosunda yer alan bazı kalemlerin yoruma açık değerler olması nedeniyle Beşiktaş A.Ş. hayat destek ünitelerine bağlı bir hasta kıvamında hayatına devam ediyor ama işi kötü yanı hastanın net olarak beyin ölümü gerçekleşmiş durumda. Neden bu şekilde yorum getirdiğimi ekonomi terimlerine en uzak şekilde yaşayan insanların anlayacağı şekilde anlatmaya çalışayım.


Bu işi daha iyi anlayabilmek için öncelikle Beşiktaş A.Ş.'nin oluşumuna bakmak gerekiyor. Beşiktaş Spor Yatırımları A.Ş. Beşiktaş futbol takımının tüm hak ve değerlerine sahiptir. Yani burayı biraz daha açmak gerekirse futbolcular, takım ile ilgili her türlü yayın hakları, lig katılım payları, sanş oyunlarına satılan isim hakkı gibi futbol şubesinde değer oluşturan her türlü hareket bu şirket altında raporlanmaktadır. Bu şirket dışında BJK TV, BJK Turizm, BJK iletişim ve Kartal Yuvalarını işleten BJK Sportif Ticaret A.Ş.'nin faaliyetleri de BJK Spor Yatırımları ile birlikte raporlanmaktadır. Bu iki işletme dışında kalan faaliyetler ise derneğin mali tablolarında yer almaktadır. Aslında burada tablo biraz kararıyor, borsaya açık olan kısım bağımsız bir denetim firması tarafından denetlendiği için orada bulunan hareketler oldukça nettir ancak derneğin böyle bir sorumluluğu olmadığı için orası ile ilgili olarak güvenilir bir bağımsız denetim sonucu elde etmek konusunda sıkıntılar vardır. Hatırlarsanız benzer durum Fenerbahçe için de uzun süre tartışılmıştı, özellikle şirketin bir ortağı olan dernek üzerinden yapılan hareketlerin takip edilmesi ve raporlanması konusunda sıkıntılar yaşanmıştı.

Dernek bilançosuna baktığımızda buradaki en büyük hareket 90.5M borçtur. Bu borcun 10M kadarı Serdal Adalı'ya geri kalan kısmı ise Demirören ailesinindir. Konsolide net borç rakkamının hesaplanmasında BJK A.Ş. tarafında 2010 4. çeyrek ve derneğin 2011 1. çeyrek bilançoları kullanılmıştır. Bu tablolara baktığımızda BJK A.Ş. mevcutları 47milyon TL borçları ise 318milyon TLdir. BJK A.Ş. net borcu bu şekilde 271M TL düzeyindedir. Dernekte ise mevcut 8.7milyon borç ise 129 Milyon'dur. Derneğin borç durumu da bu durum itibari ile  121Milyon düzeyindedir. Bu şekilde konsolide borcun 392M TL düzeyinde olduğu söylenebilir. Tabi buradaki en önemli sıkıntı bu borç miktarı değil devam eden senelere bakıldığında ortaya çıkan faaliyet karlılığıdır. Tabi bu noktada aklınıza öz sermayesi bu noktada olan şirketin nasıl iflas etmediği sorusu geliyordur. Yukarıda belirttiğim gibi şirketin aktifinde bulunan futbolcular tekrar değerleme yönetimi ile her dönem yeniden değerlendiriliyor tabi bu değerlendirme çoğu zaman gerçek bedellerinin bir miktar ötesinde gerçekleştiriliyor. O şekilde kulübün iflasının önüne geçiliyor. Bir dönem yine böyle bir sıkıntı yaşandığında Delgado'nun lisansı alelacele kulübe alınmış ve o an için şirketin sıkıntıya düşmesi önlenmişti. Bu noktada mevcut durumda bazı oyuncuların değerlerini sizlerle paylaşmak istiyorum bu şekilde ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
  
Hugo Almeida 17M TL
İbrahim Toroman 10M TL
Necip Uysal 9M TL
Quaresma 24.5M TL
Simao 10M TL
Tabata 7M TL

Örneğin Tabata'nın değeri burada 7M TL iken kendisini 1.5M Eur'ya zar zor sattık.

Şirket her geçen sene buradaki bakiyeye eksi yazmaktadır. Bu bakiyeyi tersine çevirmek için kulübün süreklilik arz eden ve gelir getiren kaynaklara ihtiyacı vardır. Mevcut durumda yönetim bu kaynağı yaratmak yerine taraftarın gözüne güzel gözükecek sansasyonel transferlerle buradaki açığın daha çok büyümesine sebebiyet vermektedir. İşte Beşiktaş için işin esas karanlık noktası da budur. Tabi bu noktada bizi bekleyen tek sıkıntı bilançodaki bu eksi değer değildir. Bugüne kadar kulüpler gerek başkanların yardımı zaman zamansa devlet yardımları ile bu tabloyu bir çöküş tablosu olmaktan kurtarmıştır ancak önümüzdeki dönemde bu kurtarışlara engel olacak bir yeni uygulama devreye girecektir, Finansal Fair Play.

Peki UEFA'nın ortaya koyduğu bu Finansal Fair Play nedir?

- Futbol takımlarının giderleri gelirlerini aşmayacak.
- Son üç yıllık toplam gider, son 3 yıllık toplam geliri en fazla 5M Eur aşabilecek. Tabi bu kuralın istisnası 2015 yılına kadar bu değer 45M Eur, 2018'e kadar 30M Eur, 2018'den sonra 5M Eur olarak takip edilecek.
- Gelirler hesaplanırken stad gelirleri, yayın hakları, sponsorluk gelirleri, futbolcu satışı gelirleri hesaba katılacak.Diğer gelirler futbol dışı bırakılacak yani Fulya'dan gelen gelirler bu değerlendirmenin dışında kalacak.
- Kulübün hiçbir oyuncu ve yasal kuruma vadesi geçmiş borcu olmayacak.
- Öz sermayenin negatife düşmesi engellenecek.
- Futbolcu maaş, ücret ve primleri, toplam gelirin %70'ini geçemeyecek.
- Toplam borç, toplam gelirin %100'ünü geçemeyecek.

Bu noktadan bakıldığında bu kriterleri şu an itibari ile karşılamamız imkansız gözüküyor. Tabi öte yandan değişen taraftar profilini !!! sakinleştirmek ve de mutlu etmek için her transfer döneminde yapılması gereken yıldız transferlerin bu mali tablo ile karşılanması mümkün değildir.

Peki bu tablonun düzelmesi için ne yapılabilir;

Öncelikle kulübün ciddi şekilde bir sermaye girişine ihtiyacı vardır. Hele ki gelirlerin önemli bir kısmını oluşturan naklen yayın gelirlerinin bugünlerde düzenli olarak tahsil edilemediğini düşünürsek kulübün para ihtiyacının daha artacağını düşünmek yanlış olmaz. Mevcut duruma bakıldığında para girişini sağlamanın iki yolu var, ya bir miktar daha hisse satmak ya da elde bulunan değerli oyuncuları satmak. Her ikisi açısından da sıkıntı var hisse satışı bir süre sonra tehlikeli boyutlara erişebilir bu durumda yeni TTK'nın da değişmesi ile birlikte çoğunluk hisse üzerinden kulübün sahibi bir kurum veya kişi olabilmesinin yolu açılır. Mevcut yasalarda çoğunluk hisse kaybedilse bile şirket sözleşmesine bağlanarak hakimiyet kaybı söz konusu değil ancak yeni yasa ile ne olacağı kestirilemez. İkinci ihtimal gerçekleşir elde ki değerli oyuncuların satışı gerçekleşirse de bu sefer Kobe'yi Deron'u Totti'yi Beckham'ı bekleyen topluluk Quaresma transferi öncesi duruma geçip başkanını stada sokmaz. Ama gerçekçi davranmak gerekiyorsa bu yönde küçülmek en doğrusudur bugün için sadece kaybedilecek olan oyuncular olacaktır gelecekte ise kulübün kaybı söz konusudur. Zaten bu şekilde tribünden yıldız sevdalılarının uzaklaşıp orayı gerçek sahiplerine bırakacaklarını düşünüyorum.



LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...