22 Aralık 2010 Çarşamba

Cezanın ikinci taksiti 3-2

Beşiktaş, Bursa maçında saha dışında çıkan olaylar nedeniyle verilen iki maçlık cezanın ikinci taksiti için dün yine seyircisiz olarak Mardan Stad'ında idi. Gaziantep Büyükşehir Belediye'den alınan mağlubiyetten sonra Ziraat Türkiye Kupası'nda gruplardan çıkmak için bu maçı mutlaka kazanması gerekiyordu. Zaten Schuster'in de elde kalanlardan sahaya sürdüğü kadrodan da bu konuda ne kadar istekliği olduğunu gösteriyordu. Dün akşamın bir başka anlamı da Lig Tv spikeri Melih Gümüşbıçak'ın başlattığı ve Bülent Uygun'un devam ettirdiği gereksiz Guti polemiğiydi. Guti'de dün akşam sahada yerini alarak bu tip küçük hesapların sadece bizim ve Brezilya gibi profesyonellikten  nasibini almamış ülkelerde geçer akçe olduğunu gösterdi. Guti konusuna girmişken iki cümle de sevgili Sergen Yalçın'a söylemek istiyorum. A2 takımındaki antrenörlük görevinden uzaklaştırıldığından beri eski klubü ve Sergen'i Sergen yapan takıma karşı uyguladığı karalama kampanyasında geçen hafta son noktaya geldi. Günlük gazeterlerin bir tanesine spor yazarı olduktan sonra bu gelişmeyi sansosyonel bir şekilde duyurma amacı ile yaptığı röportajda;
"Guti’yi yıldız oyuncu diye getirdiler. Hiç beğenmiyorum. 35 yaşındaki adamı yıldız oyuncu diye lanse edersen, işler yürümez. Hiçbir zaman Kenan İmirzalıoğlu, Erkan Petekkaya olmadı, hep yan roldeydi. Real Madrid’ de de, Zidane’ın, Ronaldo’nun yanında sırıtmadı. Guti’ye tek başına sorumluluk ver, kesin mantarlar! Onun verdiği pasları gözlerimi bağlasan atarım." ifadesini kullanan Sergen'e cevabı ben değil Zidane'nin söylediği bir söz ile karşılık vermek istiyorum;
""Guti is the only player you can never stop, not because he is stronger or faster than you, but because he is smarter."

Dün akşamki maça geçtiğimizde Beşiktaş elinde sağlam kalan oyuncularından kurduğu bir kadro ile sahaya çıktı. Tabi kadroda Quaresma ve Guti'nin olması diğer karşılaşmalara nazaran daha kolay sonuca gitmesini sağladı. Ancak bunun yanında özellikle ilk yarıda orta üçlünün Tabata - Guti ve Aurelio'dan kurulu olması nedeniyle Konya Torku orta sahayı rahat bir şekilde geçerek bol bol pozisyon bulmasının sağladı. İkinci yarı da ise Schuster bu durumu lehine geçirmek için Tabata Fink değişikliğine gitti ve o bölge de Beşiktaş kendi lehine dengeyi sağladı ama  Konya Torku'nun bulduğu iki gol de bu yarıda geldi. Konya Torku ilk hafta da Manisa karşısında aldıkları gaibiyetin bir tesadüf olmadığın gösterdi. Açıkcası dün sahada oynayan Konya Torku hemşerisi ve Süper Lig temsilcisi Konyaspor'dan çok daha fazla derli toplu ve pozitif bir futbol oynayan takım olarak gözüktü. Özellikle Galatasaray altyapısından yetişmiş olan Cafercan, Yusuf ve Hasan dikkat çekici oyunculardı. Bu gruptaki kupa mücadalesine alt liglerden gelen iki takım aldıkları puanlarla bir hayli heyecan getirdi. Gaziantep Büyükşehir Konya Torku mücadelesinden üç puan alması durumunda bu gruptaki üç Süper Lig temsilcisinden ikisi kupaya erken veda edecekler.
Bir parantez de Ali Kuçik'e açmak istiyorum. Taraftar olarak kendi takımlarımıza alt yapıdan yükselen oyunculara hep başka bir gözle bakmaya çalışırız. Bu nedenle onlara tanınan kredi dışarıdan transfer edilmiş bir oyuncuya göre çok fazla olur ve mutlak surette onların başarılı olmasını isteriz. Ali'de taraftarın bu umutlarını taşıyan bir oyuncu, Schuster'in kadro  anlaşıyı nedeniyle sezon başında zaman zaman kadroda yer bulma potansiyeli olan bir oyuncuydu. Yaşanan sakatlıklar nedeniyle bu şansı daha da arttı ve son maçlarda ilk onbirin değişmez oyuncularından birisi oldu. Ancak son iki maçta gol pozisyonlarındaki son vuruş özellikleri  ve atak organizasyonlarındaki pozisyon bilgisi bana gelecek açısından kendisine çok fazla umut bağlamamız gerektiğni gösteriyor. Tabi bir yandan da bu takımda Nobre'nin Holosko'nun da oynadığını düşünürsek onların yerine her zaman Ali'nin tercih edilmesinde benim açımdan bir sakınca yoktur.
Özetle Beşiktaş dün akşam için sahadan istediğini aldı ve Türkiye Kupası'nda gruplardan çıkması için ilk adımı attı. Şimdi devre arasına girdik muhtemelen Tabata, Zapo ve Fink ile yollar ayrılacak, Holosko'nun sözleşmesi dondurulacak  ve onların yerine üç Portekiz'li ve sakatlığı geçen Sivok dahil olacak. Ben bir çok kişinin aksine bu transferlerin önümüzdeki senenin kadrosunu planlamak adına doğru zamanda yapıldığına inanıyorum. Önümüzdeki altı ayın bu oyuncuların Türkiye'ye uyum sağlaması açısından ve takımda yer alan diğer oyuncuların Schuster'in oyun planına adaptasyonları için önemli bir zaman olduğunu düşünüyorum. Eğer transferler bu amaç doğrultusunda yapıldı ise yönetim uzun zaman sonra doğru bir iş yapmış gibi gözüküyor.

20 Aralık 2010 Pazartesi

İlk Yarıyı Bitirirken 1-1

Beşiktaş PFDK'dan staddışı olaylar nedeniyle  aldığı ceza nedeniyle ilk yarının son maçını Antalya Mardan Stadında oynadı.  Maça giderken Beşiktaş'ın çok sayıda eksiği vardı, o kadar ki bu eksiklerde kaliteli bir onbir kurup ligte mücadele verebilirsiniz. Bu eksiklere maçın ilk onbirinde olan Ferrari'nin ısınmadaki saktlığı da eklenince Beşiktaş'ın yedek klübesi ile birlikte sahaya çıkacak oyuncu sayısı 16'ya düştü. Hem eksiklerin iyileşmesi hem de takımda istemediği oyuncularla yolların ayrılabilmesi için Schuster devre arasının gelmesini herkesden çok istiyordur. Zaten Beşiktaş'lı oyuncularda yedikleri gole kadar bu durumu hocalarından daha fazla istediklerini gösterdiler. İlk altmış dakika boş tribünlerin de etkisi ile bitse de gitsek havasında bir maç oynandı. Özellikle Tabata'ya burada bir parantez açmak istiyorum, herhalde Beşiktaş tarihnin en kötü transferlerinden birisidir. Geldiği günden beri takıma katkı yaptığı maçları saymaya kalksak herhalde bir elin parmaklarını geçmez. Sene başında bir yabancı oyuncunun gitmesi gerektiğinde ben önceliğin Tabata'dan yana olması gerektiğini düşünüyordum ama  muhtemelen ona ödenen bonsevis parası ve aldığı düşük ücret nedeniyle onun yerine Delgodo'nun gitmesine karar verildi. Bugün geriye dönüp baktığımızda Delgado'nun yerine Tabata gönderilseydi özellikle Guti'nin olmadığı maçlarda Delgado'nun takıma daha büyük bir katkı verebileceğini düşünüyorum. Tabata içinde geç kalmış kararın devre arasında verilmesini ümit ediyorum.
Beşiktaş özellikle golü yediği dakikadan itibaren berberliği ve hatta galibiyeti getirecek pozisyonları yakaladı, durum böyle olunca insan çöpe atılan ilk altmış dakikaya gerçekten üzülüyor. Dün beni hayal kırıklığına uğratan bir başka performans da Ali Küçik'ten geldi. Gol atmasına ramen oynadığı maçlar içinde en kötü performansını sergilerdi. Oynadığı maç sayısına bakıldığında artık yavaş yavaş heyecanını yenmesi gerekirken maç için oldukça fazla pozisyon hatası yaptı.
Beşiktaş açısından ilk yarıya baktığımızda 32 resmi maç oynadığını görüyoruz ki Tabzonspor aynı perioda da 19 maç oynadı. Entresan bir istatistik de Avrupa maçları sonrasında tam 15 puan kaybetti. Bunu kadronun üzerine kuruluduğu kritik oyuncuların uzun zamandır bu kadar üst üste maç yapmadığına bağlayabiliriz. Ama bu sebebte bugün gelinen noktada Şampiyonluğun çok çok uzakta kaldığı gerçeğini de değiştirmiyor. Beşiktaş için ikinci yarının en büyük kazanımı Schuster'in oynatmak istediği futbola uygun bir kadro kurması ve Avrupa'da bir çeyrek final, ligde de Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını kazanmaktır.

10 Aralık 2010 Cuma

Ceza Kime !!!

PFDK yine şapkasından tavşan çıkarmayı başardı. Dün açıkladıkları cezalara istinaden Beşiktaş Kulübü'ne 2 maç tarafsız sahada seyircisiz oynama cezası verirken, Bursaspor Kulübü'nü ise kendi sahasında 2 maç seyircisiz oynama ile cezalandırdı. Peki bu cezalar hangi eyleme istinaden verildi;


- Küfür? Maç içinde her karşılaşmada duydğumuz kadar küfürlü tezahurat yapıldı.

- Volkan Şen'e atılan yabancı maddeler? bu nedenle de bu kadar ağır ceza alımayacağnı düşünüyorum.

- Sahaya giren taraftar? Bu işin hikayesini de hemen hemen herkes biliyor, Bursa tribününde fenalaştım diyen bir taraftar ambulansa alınıyor sonrasında kendimi iyi hissettim diyor ve ambulansın oradan kaçarak sahaya giriyor. Üstelik sahaya giren taraftarın Beşiktaş'lı olmadığı açıkca ortada.

Sanırım yukarıdaki sebeplerden dolayı Beşiktaş bu cezayı almadı. Beşiktaş'ın cezalandırıllmasının nedeni maç öncesinde yaşanan olaylar, federasyon bu sene başında stad çevresinde olan olaylardan da klübü sorumlu tutacağız şeklinde saçma bir karar aldı. Yani çıkan olaylar Vali'nin, Emniyet Güçleri'nin ve Federasyon'un sorumluluğundan çıkarak tamamen klüblerin bir sorunu haline dönüştü. Yaşanan olayları hepimiz televizyonlardan izledik, stad dışında Emniyet Güçleri'nin bile sağlayamadığı güvenliği kulüp nasıl sağlayacak. Diğer bir konuda maça kadar tüm hafta sessi sedasız köşesinde oturan sevgili federasyon başkanımız maçtan bir gün sonra elinde çözüm dosyası ile bir anda ortaya çıkıverdi. Ankara'lara toplantıya gitti televizyonlara çıkıp demeçler verdi peki çözüm olarak ne önerdi; Çipli bilet ve yüzyıllardır çıkarılamıyan Futbol Şiddet Yasası. Sen olaylar çıkmadan hiçbir önlemin parçası olma, olaylardan sonra saçma sapan cezalar üret sonra da işin bir parçası olmadan herhangibir sorumluluk almadan içi boş çözümler üret. Hayat ne kadar kolay değil mi Federasyon Başkanı'mıza?

Hiçbir zaman soruun ana kaynağını tespit edip o noktaya çözüm bulmadan, olayın yarttığı sonuca ceza vererek çözüm üretemezsiniz. Yaşadığımız olayın çözüm tam da bu şekilde yapılmıştır. Beşiktaş klübü etkinlik sağlayamayacağı bir noktada yaşanan olaylar nedeniyle cezalandırılmış, olayı yaratan sorumlular yakalanmış ve 2 -3 gün sonra serberst kalacak şekilde tutuklanmıştır. Buradaki gerçek madur sezon başında parasını peşin olarak ödediği maça gidemeyecek taraftar olmuştur. Sonuç olarak olayda etkisi olmayan taraf en büyük cezayı almıştır....

6 Aralık 2010 Pazartesi

Sahanın İçi Çok Güzel Ya Dışarısı ....

Pazar günü en az saha içi kadar saha dışının öncesi ve sonrası merakla beklenen bir karşılaşma yaşadık. Ne yazık ki 7.5 yıl aradan sonra Fi-Yapı İnönü'ye gelen Bursaspor taraftarı ile Beşiktaş taraftarları arasında can sıkıcı olaylar yaşandı, muhtemelen bir daha Bursaspor ve Beşiktaş taraftarlarını aynı stad içinde göremiyeceğiz. Çıkan olayların ardından konuşmak kolay ama sadece polisiye önlemlerle iki grup arasındaki problemi önlemeye çalışmak biraz iyimserlik oldu aslında.

Saha içinde ise dışarının çirkinliğinin aksine özellikle ilk yarıda müthiş bir mücadele vardı, gündüz maçının etkisi ile zaman zaman Premier Lig maçını aratmayan görüntüler ortaya çıktı. Yeri gelmişken büyük takımların  Pazar günü gündüz maçı sayılarının arttırılması gerektiğini düşünüyorum.

Beşiktaş maça Bobo, Quaresma, Nihat'dan başlayan ve uzayıp giden bir sakatlar ve dışlanmış Fatih Tekke'nin eksikliği ile geldi.Schuster bu eksiklere istinaden sahadaki dizilişi daha önce de kullandığı forvetsiz sistem ile kurguladı, kanatlarda kullandığı Holosko ve Ali'ye ortada yer alan baklavanın en önündeki Guti destek verdi. Tabi bu diziliş nedeniyle ilk yarıda Beşiktaş'ın en büyük hucüm aksiyonu Guti'nin kanatlardan deplase alan Holosko ve Ali'ye atacağı paslarla sağlamaya çalıştı. Karşısındaki rakip Bursaspor olunca bu aksiyon planında fazlaca pozisyon üretemedi ancak bunun yanında Ernst, Necip ve Aurelio'dan oluşan orta üçlü Svenson, Batalla ve Ergic'e karşı üstünlük sağladı ve topun daha fazla Beşiktaş'ta kalmasını sağladı. Bursaspor tarafında ise hucüm aksiyonları iki kanttan gelişecek ataklarla planlanmıştı. Volkan ve Ozan'ın bindirmeleri ile pozisyo bulmaya çalıştılar özellikle Volkan'ın getirdiği iki pozisyonda Ozan ters kanattan yaptığı bindirmede Hilbert'in zamanında müdahalesi ile pozisyonlar önlendi. Geçen sene İnönüde yapılan maçta benzer pozisyolar da golü bulmuştu Bursaspor. Ertuğrul Hoca'nın planı muhtemelen  maçı bu dengede devam ettirerek ilerleyen dönemde çok sık maç yapan Beşiktaş'ın oyundan düşeceğini ve rakibe göre daha zengin yedek klübesi ile avantaj sağlayacağını düşünüyordu. Tabi bu düşünce Volkan'ın sorumsuz hareketi ile bir anda çöpe gitti. Açıkçası maçlarda hakemi yorumlayan veya suçu onda arayan bir insan değilim ama hakemlerin futbolcuları disipline etmek ve  sahadaki otoritelerini kullanmak için kart kullanmalarına karşı olduğıumu belirtmek isterim. Dün yaşadığımız durumun örneklerini çoğaltmak mümkün, Delgado, Ahmet Dursun, Bülent Korkmaz'ın örneklerini bir çırpıda sayabiliriz. Bence oyuncular itirazlarını abartmadıkları sürece bu konuda kart görmemeleri lazım, hele ki kart yok mu hocam haraketine gösterilen sarı kart bazen gerçekten çok manasız oluyor. Dün benzer bir durumda Iankov gördüğü kartıda bu kategoriye koyabiliriz. Bu konuda MHK'nın mutlaka önlem alması gerekiyor.

Volkan'ın kırmızı kartından sonra Schuster ikinci yarıya Necip - Tabata değişikliği ile başladı. Bu değişiklik ile takım daha fazla kullandığı oyun düzeni ile sahada yer aldı. Öndeki üçlü Tabata, Holosko ve Ali'den oluşurken Guti orta üçlüde yer aldı. Tabi oyun düzenin yanında usta ayaklarının takımda olmaması nedeniyle eksik rakibine karşı fazla pozisyon şansı bulamadı, Holosko girdiği iki yüzde yüz pozisyondan birisini gole çevirerek takımın öne geçmesini sağladı. Burada gole de özel bir parantez açmak lazım, hem Ersan'ın hem de Aurelio'nun gol öncesi baskısı gerçekten önemliydi, tabi bu baskı kadar Hilbert'in de tek topta Holosko'ya attığı pası da göz ardı etmemek lazım. Golden sonra üzerine gelen Bursaspor'a karşı daha fazla kontra pozisyon bulacağını düşünyordum ama çeşitli fırsatlar yakalamasına ramen bunları etkin şekilde kullanamadı.

Özetle Beşiktaş özellikle ligde uzaklaştığı hedefine üst üste aldığı Galatasaray ve Bursaspor galibiyetlei ile yeniden göz kırpmaya başladı ama Trabzonspor'un inanılmaz formu hedefin şampiyonluk değil şampiyonlar ligi olarak revize edilmesini zorunlu kılıyor.

29 Kasım 2010 Pazartesi

FM 11'de İlk Sezonun Ardından


FM11'de ilk sezonumuzu ligde şampiyonluk, Avrupa'da çeyrek final ve Türkiye kupasında çeyrek final sonuçları ile tamamladık. Ligdeki şmpiyonluk mücadelesi gerçeğini pek aratmadı desem yeridir. Lig sonuna kadar Fenerbahçe ile çok çetin bir mücadeleye girdik, sondan üçüncü haftaya geldiğimizde Fenerbahçe bizden 2 puan önce idi. Sezonun bitmesine bir hafta kala Bursaspor'a kendi sahalarında 1-2 mağlup oldular, biz deplasmanda Gaziantepspor'u 1-3 yenerek son haftaya 1 puan önde girdik. Son hafta İnönü'de derbi vardı ve maçın 1-1 bitmesi ile şampiyonluğu elde ettik. Üçüncü Bursaspor, dördüncü Trabzonspor oldu. Galatasaray gerçek hayata uygun bir performans sergileyerek ligi altıncı olarak tamamladı. Demek ki öncelikle Frank Rijkaard'a sonrasında da Hagi'ye çok yüklenmemek lazım. Ligden düşen takımlar Bucaspor, Kasımpaşa ve Kayseri oldu. Kayserispor gerçekten hayal kırıklığı yaratan bir performans sergiledi, oyundaki Şota'nın  Van Haal'den yeterli yardımı alamamış gözüküyor. Bank Asya'dan gelen takımlar ise en çok İzmir'lileri sevindirecek, Karşıyaka ve Altay ikisi birden Süper Lig'e yükseldi :)

Lig içinde kullandığım taktikleri burada sizinle paylaşmak istiyorum, tabi Sevgili Demirören klübü bir borç batağı içinde yüzdürdüğü için çok fazla transfer yapma şansınız malesef yok. Gerçek kadroya göre e büyük avantaj Sivok ve Rıdvan sezona sakat olarak başlamıyor, gerçi sevgili başkan devre arasında Sivok'a çok iyi bir teklif geldiği için bana sormadan kendisini sattı ama olsun özellikle ilk yarıda kendisinden fazlaca yararlandım.

Genel olarak iki faklı taktik kullandım; 4-2-4 ve 4-2-3-1. Görece olarak daha kolay maçlarda 4-2-4'ü Avrupa kupası ve derbilerde 4-2-3-1 oynadım. Sahadaki diziliş ve oyuncu görevlerine baktığımızda;

4-2-4


Sağ Bekler Rıdvan - Ekrem (Wing Back - Auto) Burada özellikle Rıdvan çok sık sakatlanıyor gerçeğine uygun şekilde. Ekrem ise bildiğiiz Ekrem ne zaman görev verseniz oynuyor.
Sol Bekler İsmail - İbrahim (Wing Back - Auto) Özellikle İsmail'in çok fazla asist yapıyor, kendisinin Auto olan görevini çoğu maçta Atak olarak değiştiriyorum.
Stoper Toroman - Zapo (Central Defender - Stopper) Savunmada kesici rolünün bu ikiliye verdim.
Stoper Sivok - Ferrari (Centraş Defender - Cover) Devre arasında Sivok'un gidişi ile en çok zorluk çektiğim bölge oldu bu mevki
Advanced Playmaker (Atak) Guti - Necip - Onur Bu üçlü mükemmel bir şekilde görevlerini yerine getirdilier, üçünün toplam asist sayısı 21.
Ball Wining Mid. (Defend) Ernst ve Marco. Her ikisi de oyun için adetabu bölge için yaratılmış. Özellikle Ernst'in maç başına 10 top arası ve 5 top kapma istatistiği var.
Sol Açık (Atak) Quaresma özellikle sezonun ilerleyen döenmlerinde antreman temposundan şikayetci oluyor. Antreman dozunu iyi ayarlarsanız gerçekten takıma önemli katkı yapıyor. Sezonu 8 gol ve 11 asist ile tamamladı.
Sağ Açık (Atak) Hilbert , Holosko Özellikle Hilbert takıma müthiş bir katkı yaptı.
Hedef Santafor (Atak) Bobo ve Fatih Tekke. Burada ağırlıklı olarak Bobo oynadı. Bobo'daki en büyük problem gerçektede yaşadığımız kontrat krizi, Nobre'yi örnek göstererek inanılmaz bir maaş artışı istiyor. Uzun görüşmeler sonunda kontrat yenilemeye ikna ettik. Sezonu 15 gol ile tamamladı.
Beleşci (Atak) Nihat ve Nobre. Ençok sıkıntı çektiğim nokta oldu. Nihat ve Nobre'dedevamlılık yok. O bölgeyi başka bir görev ile oynattığımda Bobo'nun da performansı düşüyordu. Zorunlu olarak bu şekilde oynattım.

Takımıma verdiğim genel taktikler;
Felsefe ; Rigid
Başlangıç Stratejisi; Atak
Pas ; Default
Özgürlük ; Default
Baskı; Press More
Müdahale;Default
Adam Markajı ; Zonal
Orta ; Default
Dolaşım; Default
Pas dağıtımı; her iki kanattan
Kontra atak; Evet
Ofsayt Taktiği ; Evet

4-2-3-1

Bu taktiğin en diğerinden en büyük farkı beleşçi olarak oynattığımız oyuncuyu klasik AMC pozisyonuna alıyoruz. Burada genellikle Guti ve Onur oynadı. Onur özellikle oynadığı maçlarda uzaktan çok sayıda gol buldu. Orta sahada görev verdiğimiz oyuncuların pozisyonlarını da Ball Wining Mid. (Suppor) ve Central Mid (Defans) yapıyoruz. Önceki taktilkte Wing Back olan defans adamlarıda bu sefer Full back oluyorlar. Bu değişikliklerin yanında oyun statejimizi biraz değiştiriyoruz.

Felsefe ; Rigid
Başlangıç Stratejisi; Standart (daha zorlu maçlarda Defans)
Pas ; Default
Özgürlük ; Default
Baskı; Press More
Müdahale;Default
Adam Markajı ; Zonal
Orta ; Default

Dolaşım; Stick to position
Pas dağıtımı; Her noktadan
Kontra atak; Evet
Ofsayt Taktiği ; Evet

Sizlerin kullandığı taktikleri ve oyun hakkında yorumlarınızı paylaşırsanız sevinirim.

28 Kasım 2010 Pazar

Ali Sami Yen'de Son Derbi

Yazıya dün akşam ki performansından öte maç sonunda verdiği demeç ile ömrü hayatı boyunca 200 kelime ile yaşayan Türk furbolcusuna ders veren Cenk ile başlamak istiyorum. Son dakikada yediği hatalı gole istinaden 'Nietzsche'nin çok sevdiğim bir sözü vardır. Unutan iyileşir. Ben de öyle yapıyorum. İleriye sağlıklı bakmak için şu anda bu golü hafızamdan sildim. Ben daha işin başındayım. Dünyanın en iyi kalecileri bile gol yiyor' demeci ile  sadece oynadığı maçlardaki perfomans ile değil saha dışındaki dünya görüşüyle bu takımın bir numaralı kalecisi olduğunu bir daha bizlere kanıtladı. Bu noktadan fiziksel bir sakatlığı olmadığı sürece bu takımın bir numarası her zaman Cenk olmalıdır.

Aslında Beşiktaş derbi maçına alışkın olmadığı bir şekilde ilk golü atarak başladı, Fenerbahçe'ye karşı İnönü'de alınan 3-0'lık galibiyet dışında genelde derbilerde ilk gölü yiyen ve eşitliği sağlamaya çalışan taraf Beşiktaş oluyordu. Tabiki Beşitaş'ın kazandığı penaltı pozisyonunda Ali Turan'ın üstün çabasını da es geçmemek gerekir. Normal şartlarda Holosko'ya o müdahaleyi yapmasa muhtemelen Holosko topu kontrol etmeye çalışırken ya auta çıkacaktı ya da son hamle ile vurduğu şut eski açığın üstünden E-5'e gidecekti. Penaltıyı Guti'nin gole çevirmesi ile birlikte oyunun Beşiktaş'ın sahasına yığılması normal karşılanabilir ama özellikle ilk yarıda önde oynayan Tabata, Nobre ve Holosko'nun ileride hiç top tutamaması bunun yanında Cana'nın belki de geldiği günden beri en iyi performansını sergilemesi  Galatasaray'ın oyunu karşı sahaya yıkmasını sağladı. Galatasaray özellikle en uç noktada oynayan Pino'nun ataklarda sağ bölgeye gelip Sabri ile birlikte İsmail'i tek başına yakalamaları nedeniyle o bölgeden oldukça etkili oldu. Holosko'nun Galatasaray ataklarında geriye gelerek İsmail'e hemen hemen hiç yardımcı olmamasıda oradaki sorunu Beşiktaş açısından büyümesine neden oldu. Devrenin sonuna doğru Schuster önlem olarak Tabata ve Holosko'nun yerlerini değiştirerek o bölgede önlem almaya çalışsa da ilk yarıda Beşiktaş o bölgede ciddi sıkıntı yaşadı. Beşiktaş'ın dün akşam bir başka sıkıntı yaşayan oyuncusu da Ersan'dı. Oynadığı tüm maçlarda üzerine koymayı başaran Ersan dün akşam üç kere kritik hata yapamasına ramen Cenk'in zamanında müdahaleleri ile pozisyonlar gole dönüşmedi.

Dün akşam ilk yarının Beşiktaş'ta en etkili oyuncusu kim derseniz benim cevabım kesinlikle Aurelio olur. Dün oynanan oyun aslında tam da onun oyun sitiline uyuyordu o da özellikle ilk yarıda gerçekten  Beşiktaş adına sahann en iyisiydi. Galatasaray'ın baskı kurduğu anlarda iyice geriye yaslanıp stoper sayısını üçe çıkaran Aurelio, savumada açılan tüm gedikleri kapamayı başardı.

İkinci yarı başında oyuna Mehmet Batdal'ın girişi ile Pino sağ kanada geldi. Açıkçası İsmail'in ilk yarıdaki performasını göz önüne aldığımızda Galatasaray'ın ikinci yarı başında beraberliği yakalayacağını düşünüyordum ama Pino sağ kanada geçince ilk yarıdaki üretkenliğinden eser kalmadı, Kewel'ın da fiziksel olarak düşüşü ve de Elano'nun yokları oynaması nedeniyle Galatasaray için oyun kitlenmeye başladı. İşte tam bu noktada Hagi sahneye çıkarak Galatasaray'ın orta sahadaki baskıyı kurmasını sağlayan Cana'yı geriye çekip Servet'i oyundan aldı. Bu dakikadan sonra hem Cana'nın baskısından kurtulan Guti hem de savunmada bulunan Servet nedeniyle kendine haraket imkanı bulamayan Nobre maçın geri kalan bölümünün yıldızı oldular. Orta sahadaki etkinliği eline geçiren Beşiktaş kazandığı tüm topları Guti ile buluşturdu, Guti'nin önderliğinde ilk 60 dakikadan farklı bir Beşiktaş sahne aldı. Schuster yaptığı Necip değişikliği ile oyunun kontrolünü tamamen ele aldı ve Beşiktaş'ın galibiyeti garantileyen golü geldi. Beşiktaş'ın ikinci golünde Guti'nin Nobre'ye verdiği pas dışında İsmail'in bindirmesi ve de orta yapmak yerine daha iyi durumda olan Guti'ye verdiği pas ile övgüyü hak eden taraftı. Bu gol ile birlikte Beşiktaş Üzülmez'in sağ ayağı ile attığı golden sonra ilk deplasman galibiyetini aldı. Ancak alınan bu sonuç Beşiktaş'lılar için aldatıcı olmasın, bu galibiyetin anlamlı olabilmesi için Bursaspor maçı dahil bu devrenin sonuna kadar puan kaybı yaşamaması gerekmetedir.

Son olarak Frank Rijkaard'ı gönderen Galatasaray yönetimi umarım sorunun Rijkaard'an kaynaklanmadığını anlamıştır ve yine umarım dün maçı Adnan Polat’ın yanında seyreden Demirören’de bu durumdan kendine ders çıkarabilmiştir.

23 Kasım 2010 Salı

Yönetim Olarak Hocamızın Arkdasındayız

Başlıktaki demeç kulüb başkanın ağızından basına yansıdığında aslında iş çoktan bitmiş demektir. Gelin sizle birlikte bu demece kadar gelinen yolu beraberce gözden geçirilim;

- İlk adımda yeni bir umut ile teknik direktör transfer edilir, yeni teknik kadro kulübe bir transfer listesi verir, kulüp başkanımız işbilir iki yöneticisini bu transferleri bitirmek için görevlendirir. Cabbar yöneticilerimiz yaz sıcağında Avrupa senin Güney Amerika benim gezmediği yer bırakmaz büyük çabalar ve de fedakarlıklarla teknik direktörün istediği oyuncular transfer edilir. Yeni oyuncular havalanında karşılanır, oyununcunun kariyerine göre imza törenine başkan veya transferi tamamlayan yöneticinin katılımı ile imza törenleri düzenlenir. Oyuncuya top sektirtilir, bayrak öptürlür. Takımın arkasından su döküp yurtdışı kampına gönderilir. Kudretli ve yüce başkanımız arada kampı ziyaret eder, teknik direktörüne başarı beyanatlarında bulunur ve artık yapabileceği herşeyi !!! yaptığı için köşesine çekilir ve gelecek başarıları bekler.

- Lig başlar, birkaç kötü sonuça ramen takımın gidişatında bir problem yoktur. Başkan basına, geleceğe yönelik güzel mesajlar verir, teknik direktörün ve yapılan transferlerin ne kadar doğru kararlar olduğundan bahseder, geçmişteki hatalardan ders çıkarıldığını bunlara istinaden doğru kararlar verildiğini söyler. Bu arada birkaç deplasmanda puan kaybı olmuştur ama bunlar çok göze batmaz. Hedef Avrupa'da gidilebildiği yere kadar gitmektir !!!

- İlk şok genelde Avrupa'dan gelir, kuralar çekildiğinde yüce ve kudretli basınımız tarafından mahalle takımı olarak nitelendirilen takım içerideki maçta en az berberlik alır. Bu maç genelde önemsenmez deplasmanda bu işi bitirebileceğimiz, içerideki maçın tamamen tesadüf olduğundan bahsedilir. Ama gerçek böyle değildir, mahalle takımı kendi sahasında aldığı skorlar bizimkileri eler. Bu noktada yönetimden ilk çatlak sesler gelir. Genelde yönetim kurulunun en kıdemli üyesi hafifce oyunculara ve teknik kadroya sallar ama bu noktada sesler çok da fazla yükselmez hatta yüce kudretli basınımızın yorumlarında Avrupa'dan elenmenin iyi olduğu bu sayede Şampiyonluk yolunda avantaj sağlandığından bahsedilir. İki gün sonra mahalle takımına elenme konusu unutulur.

- Lige iyi bir giriş yapan takımımız ilerleyen haftalarda  deplasmanda ilk mağlubiyetini alır. Tecrübeli yönetici ağabeyimiz sesini biraz daha yükseltir hatta maçtan sonraki ilk idmana genelde futbol şubesi sorumlusu ile birlikte katılır. Futbolcuları hafifçe kulağı çekilir. Yüce ve kudretli basınımızda da teknik direktör ile ilgili birkaç yazı çıkmaya başlar, kariyeri yavaş yavaş sorgulanmaya başlar.

- Haftalar ilerler iç sahada ilk mağlubiyet gelir. Artık yavaş yavaş kulüp başkanı, deneyimli yöneticimizin yerini almaya başlar. Teknik direktörden detaylı bir rapor ister bu rapora istineden alınacak kararlar masaya yatırılır. Bu arada yüce ve kudretli basınımız teknik direktörün antreman tekniklerini zayıf bulur, oyuncuların iyi çalıştıramadığından sezon öncesi yüklemlerin iyi olmadığından bahseder.

- Kötü sonuçlar devam edince teknik direktörün daha önce verdiği rapora istinaden çıban başı oyuncular kadro dışı kalır. Bu kadrodışı kalma konusunda iki entresan nokta vardır. Birincisi kadrodışı kalan oyuncu önümüzdeki haftalarda teknik direktör ile yolların ayrılması ile birlikte ilk maçta sahaya çıkar ikincisi de   bu oyuncular hep aynı adamlardır. Bugün bile hiçbir problem yokken kendi takımınızda 2 -3 ismi rahatlıkla sayabilirsiz.

- Tabi takımımız büyük !!! takım olduğu için işler hep kötüye gitmez. Yönetimin hafif yollu darbesi sayesinde birkaç maç kazanılır, tekrar teknik direktöre güven mesajları verilir. Bu süt liman durum ilk derbye kadar devam eder. Derby mağlubiyeti bardağı taşıran son damla olmuştur, yönetim zorunlu olarak masaya yumruğunu vurmak zorunda kalmıştır. Bu esnada yüce ve kudertli basınımız teknik direktör listeleri yayınlamaya başlar. Daum ve Lucescu'nun göreve hazırız demeçleri ortalıkta dolaşmaya başlar. Gerçekten de yönetim altertiflere bakmaya başlamıştır. Takımda yeni kararlar alınır, futbolcular hafta içini tesislerde geçirmeye başlar, cezalar kesilir, basın ile konuşmalar yasaklanır. Bu esnada yüce ve kudretli basınımızda teknik direktörün aslında hoca olmadığından bahseder.

- Ve beklenen sonra yaklaşılır,takımın ilk mağlubiyetinde yönetim kurulu acil toplantıya çağrılır. Yönetim toplantısının sonucunda "HOCAMIZIN ARKASINDAYIZ" mesajı çıkar. Bunun anlamı toplantıda yeni hocayı belirlediktir. Alınacak ilk kötü sonuçla teknik direktör ile yollarımız ayırlır :) Yeni hoca yeni heyacan olarak işe tekrar başlanır.

Bilmiyorum bu yazdıklarım size tanıdık geldi mi?

Yenilsen de Yensen de

21 Kasım 2010 Pazar

Tek Suçlu Holosko mu?

Yazıya maçın sonndan başlayacağız, bitiş düdüğü ile birlikte tribünlerden Holosko'ya yönelik çokta hoş olmayan bir tepki geldi. Aslında önceki haftalar da ve maç içinde bende Holosko'nun yerinin bu takım olmadığını dile getriyordum ama bunu kendisine iletmenin yöntemi bu olmamalıydı. Aslında olaya bir başka boyutta baktığmızda Holosko çok yetenekli olupta bu yeteneklerini sahaya yansıtamaması gibi bir durum içinde değil, Holosko tam olarakta dün oynadığı kadar bir oynucu, hal böyle olunca eleştirilmesi gereken kişiler onu transfer eden ve oynatanlar olmalıdır. Öte yandan Quaresma'nın, Nihat'ın, Bobo'nun sakat Fatih'in gizli kadro dışı kaldığı takımda Holosko ve Nobre'den başka alternatifimiz de yok. Dün yaşananlardan sonra Holosko'yu da psikolojik durumu nedeniyle sakatlar listesine ekleyebiliriz.

Aslında Beşiktaş,  Schuster'in sezon başındaki anlayışını inkar eden bir düzen ile çıktığı maçta geri düşmesine ramen avantajlı skoru yakalamıştı. Quresma'nın sakatlığı Beşiktaş'ta işleri yoluna sokacak üç puanın gelmesini engelleyip takımı artık çıkışı olmayan kuyunun içine tamamen itti. Tabi bu noktada Schuster'in Quaresma'nın sakatlığından sonra yaptığı oyuncu değişimini de irdemelek gerekli. Sezon başında maç içinde iki farklı öne geçen takımını geriye oynamakla suçlayan teknik adam Konyaspor gibi gücü belli olan bir takıma karşı sakatlanan forvet oynucusnun yerine bir savunma oyuncusu oyuna alıyor. Sadece bu bile Schuster'de yaşanan kaf  karışıklığını ortaya koymak için yeterli. Üstelik bu değişiklik sonucunda belkide bu kötü dönemde takımdaki en iyi performansı sergileyen Hilbert'in yerini değiştirerek yenilen ikinci gole sebebiyet veriyor. Bana göre Schuster'den beklenen değişiklik Quaresma'nın yerine Onur'u oyuna alması idi. Kaldı ki Onur'u bundan çok daha zor durumlarda oyunu aldığını hatırlıyoruz. Dolaysıyla dün yaptığı değişiklik Schuster tarafında da belirli bir form düşüklüğünün olduğunu gösteriyor. Tabiki bu form düşüklüğünün ana sebeblerinden birisi de en başından beri söylediğimiz gibi Schuster'e verilen kadronun hiçbir şekilde onun istediklerini saha yansıtabilecek oyunculardan kurulu olmamasında da kaynaklanıyor. Düşünü ki takımınız korner atışında kaptırdığı top ile kontra bir gol yiyor ve golü atan oyuncuya 60 metre kimse müdahale edemiyor, ikinci gol için ise yorum yapmaya bile değmez ama şunu da belirtmek isterim ki ikinci golde Erhan kadar Ernst'in kapattığı adama müdahale etmeye giden Toroman'ın da büyük etkisi var. Toroman aynı işi Antalyaspor maçında da yapmıştı.

Uzun süredir söylemeye çalıştığımız gibi bu sene için öncelikli hedef Avrupa kupaları olmalıdır, ancak Quaresma'nın yokluğunda gruptan çıkmak oldukça zorlaşmıştır.

19 Kasım 2010 Cuma

FM 11 WonderKids II

İkinci ve daha detaylı Wonderkids listemiz;

Listedeki kolonlar sırası ile Adı, Milliyeti, Takımı, Pozisyonu, Yaşı, Şimdiki Yeteneği, Potansiyel Yeteneği, En iyi Pozisyonu ve satın alabileceğiniz fiyatı :)

Not: Bu listeyi export ettiğimde ilk sezonun yarısı bitmişti o nedenle bazı oyuncuların takımları farklı gözükebilir.

Asmir Begovic Bosnia and Herzegovina/Canada/England Stoke City GK 24 139 164 GK € 10.807.278

Jack Butland England Birmingham City GK 18 90 172 GK € 2.259.359

Zacharie Boucher France/Réunion Havre Athletic Club GK 19 89 166 GK € 1.482.523

Matej Delac Croatia/Bosnia and Herzegovina Chelsea GK 19 131 180 GK € 9.603.266

Luís Guilherme Brazil Free Player GK 19 101 156 GK € 2.180.513

Alphonse Areola France/The Philippines Paris Saint-Germain GK 18 114 165 GK € 10.884.158

David De Gea Spain C. Atlético Madrid S.A.D. GK 20 153 175 GK € 30.315.804

Fábio Brazil/Italy Cruzeiro EC GK 30 151 153 GK € 8.014.905

Mateo Musacchio Argentina/Italy Free Player D C 21 136 151 DC € 9.046.805

Ömer Toprak Germany/Turkey SC Freiburg D C 22 136 166 DC € 6.284.724

Leonel Galeano Argentina Independiente D C 20 131 175 DC € 11.608.249

Raphaël Varane France RC Lens D C 18 111 156 DC € 3.224.917

Nicolás Otamendi Argentina Free Player D C 23 148 177 DC € 8.000.000

Tomas Kalas Czech Republic Chelsea D C 18 89 178 DC € 1.200.943

Roderick Miranda Portugal/Brazil Sport Lisboa e Benfica - SAD D C 20 107 164 DC € 741.965

Darnel Situ France/Democratic Republic of Congo Besiktas JK D C 19 92 162 DC -€ 1

Danny Wilson Scotland Liverpool D C 19 135 167 DC € 9.961.808

Marc Muniesa Spain F.C. Barcelona D C 19 124 180 DC € 34.944.128

Jorge Pulido Spain C. Atlético Madrid S.A.D. D C 20 86 170 DC € 170.669

Kyriakos Papadopoulos Greece FC Schalke 04 D C 19 106 174 DC € 5.000.000

Dedryck Boyata Belgium/Democratic Republic of Congo Manchester City D C 20 127 174 DC € 18.530.710

Alberto Sandrin Italy Besiktas JK D C 19 113 166 DC -€ 1

Phil Jones England Blackburn Rovers D C 19 121 167 DC € 9.029.304

Mats Hummels Germany Borussia Dortmund D C 22 155 172 DC € 14.424.460

Tony Huston France/Guadeloupe Le Mans FC D C 18 80 164 DC € 3.559.971

Jonny Evans Northern Ireland Manchester United D C 23 158 174 DC € 16.147.745

Simon Kjær Denmark VfL Wolfsburg D C 22 161 172 DC € 24.000.000

Jack Robinson England Chelsea D L 18 76 168 DC € 1.681.926

Lucas Digne France LOSC Lille Métropole D L 18 99 173 DC € 4.184.781

Lorenzo De Silvestri Italy Fiorentina D R 23 147 170 DC € 18.274.642

Jordan Spence England West Ham United D RC 21 106 169 DC € 2.769.370

Alexey Berezutskiy Russia CSKA Moscow D RC 29 135 145 DC € 5.872.316

Pichu Atienza Spain C. Atlético Madrid S.A.D. D,DM C 21 105 162 DC € 691.506

Tobias Figueiredo Portugal Sporting Clube de Portugal - SAD D,DM C 17 76 168 DC € 440.880

Jack Rodwell England Everton D,DM,M C 20 141 172 DC € 13.420.445

Gueïda Fofana France/Mali Havre Athletic Club DM C 20 123 170 DC € 3.175.861

Moussa Sissoko France/Mali Chelsea DM,M C 22 153 180 DC € 58.860.468

Lorenzo Crisetig Italy F.C. Internazionale DM,M C 18 95 174 DC € 2.048.397

Rithely Brazil Free Player DM,M C 20 118 145 DC -€ 1

Ouasim Bouy Holland AFC Ajax M C 18 74 164 DC € 1.734.289

Serge Aurier Ivory Coast/France RC Lens WB,D R 18 128 178 DC € 13.305.589

Jérôme Boateng Germany/Ghana Manchester City WB,D RLC 23 142 174 DC € 23.895.096

Nampalys Mendy France/Senegal AS Monaco FC DM C 19 119 162 DMC € 3.600.444

Necip Uysal Turkey Besiktas JK M C 20 131 168 DMC -€ 1

Luis Bareiro Argentina Club Atletico Atlanta D R 22 48 170 DMR € 792

Torric Ghana Free Player M C 19 78 160 DMR € 95.177

Nicolas Nkoulou Cameroon Free Player D,DM C 21 133 170 DR € 10.543.666

Yann M'Vila France/The Congo Stade Rennais FC DM C 21 146 175 DR € 17.572.218

Sebastián Toro Chile CSD Colo Colo SW,D C 21 120 168 DR € 1.593.472

Dennis Appiah France/Ghana AS Monaco FC WB,D RC 19 114 173 DR € 8.218.645

Martín Galván Mexico Club Deportivo Cruz Azul AM,F C\Free Role Club HG 18 118 163 AMC € 2.305.380

Daniel Pacheco Spain Liverpool AM,F C\Free Role Club HG 20 108 164 AMC € 7.771.947

Adrien Portugal/France Sporting Clube de Portugal - SAD DM,M C 22 129 168 AMC € 581.688

Aaron Ramsey Wales Arsenal M C 20 129 171 AMC € 24.592.258

Josh McEachran England/Scotland Chelsea M C 18 100 161 AMC € 3.918.974

Tomas Horava Czech Republic Sigma Olomouc M C 23 117 163 AMC € 204.258

David Alaba Austria/The Philippines/Nigeria FC Bayern München M LC 19 119 162 AMC € 3.951.158

Édgar Iván Pacheco Mexico Club Deportivo Atlas M,AM C 21 130 162 AMC € 4.651.890

Denís Spain R.C. Celta S.A.D. M,AM C 17 77 165 AMC € 1.818.294

Kevin Spain Real Madrid C.F. M,AM C\Free Role Club HG 19 118 164 AMC € 15.760.724

Sergio Canales Spain Real Madrid C.F. M,AM C\Free Role Club HG 20 151 179 AMC € 56.676.496

Stevan Jovetic Montenegro/Serbia Fiorentina M,AM C\Free Role Club HG 21 145 179 AMC € 25.125.184

Jonjo Shelvey England/Republic of Ireland Liverpool M,AM C\Free Role Club HG 19 113 164 AMC € 22.643.084

Paulo Henrique Brazil Santos FC M,AM C\Free Role Club HG 21 157 186 AMC € 10.906.577

Christian Eriksen Denmark AFC Ajax M,AM C\Free Role Club HG 19 136 173 AMC € 6.917.386

Toni Kroos Germany FC Bayern München M,AM LC 21 151 178 AMC € 17.678.972

Mesut Özil Germany/Turkey Real Madrid C.F. M,AM LC\Free Role Club HG 22 170 182 AMC € 48.551.652

Giuliano Brazil Besiktas JK M,AM RC 21 149 173 AMC -€ 1

Renato Augusto Brazil Bayer 04 Leverkusen M,AM RLC 23 150 175 AMC € 11.298.202

Nikão Brazil Free Player AM,F C\Free Role Club HG 19 96 167 AML € 2.681.227

Guido Marilungo Italy Sampdoria AM,F LC 22 134 175 AML € 7.255.712

Matías Defederico Argentina Besiktas JK AM,F RLC\Free Role Club HG 22 139 156 AML -€ 1

Atila Turan France/Turkey Besiktas JK D L 19 107 169 AML -€ 1

Fábio Coentrão Portugal Free Player D,M,AM L 23 148 170 AML € 20.000.000

Suso Spain Liverpool M,AM C 17 87 179 AML € 5.833.927

Yacine Brahimi France/Algeria Stade Rennais FC M,AM C 21 119 154 AML € 2.345.770

Levan Kenia Georgia FC Schalke 04 M,AM C 20 124 170 AML € 5.848.228

Angel Di María Argentina/Italy Free Player M,AM L 23 158 171 AML € 31.784.266

Pablo Sarabia Spain Real Madrid C.F. M,AM L 19 92 178 AML € 3.452.794

Zezinho Brazil Free Player M,AM LC 19 121 156 AML € 3.594.069

Gaël Kakuta France/Democratic Republic of Congo Chelsea M,AM LC 20 115 164 AML € 9.606.390

Antoine Griezmann France Real Sociedad S.A.D. M,AM LC 20 132 166 AML € 15.518.361

James Rodríguez Colombia Futebol Clube do Porto - SAD M,AM LC\Free Role Club HG 20 139 155 AML € 10.199.998

Lewis Holtby Germany/England FC Schalke 04 M,AM LC\Free Role Club HG 21 137 165 AML € 6.694.607

Juan Manuel Mata Spain Valencia C.F., S.A.D. M,AM LC\Free Role Club HG 23 163 172 AML € 36.219.956

Xherdan Shaqiri Switzerland/Albania FC Basel M,AM RL 19 126 155 AML € 5.718.860

Jack Wilshere England Arsenal M,AM RLC 19 141 163 AML € 30.469.790

Simone Verdi Italy A.C. Milan M,AM RLC\Free Role Club HG 19 113 168 AML € 9.985.119

Germán Pacheco Argentina C. Atlético Madrid S.A.D. M,AM,F LC 20 116 157 AML € 2.513.443

Karim Aït Fana France/Morocco Montpellier Hérault SC M,AM,F RC 22 136 165 AML € 9.692.234

Dodô Brazil/Portugal Free Player WB,D L 19 117 167 AML € 816.436

Jesé Spain Real Madrid C.F. AM,F C\Free Role Club HG 18 94 179 AMR € 2.671.086

Iker Muniain Spain/Pays Basque Athletic Club AM,F LC\Free Role Club HG 18 132 172 AMR € 11.283.832

Theo Walcott England Arsenal AM,F RC 22 155 172 AMR € 33.823.888

Luc Castaignos Holland/France/Cape Verde Islands Feyenoord AM,F RLC 18 109 165 AMR € 3.091.466

Franco Zuculini Argentina/Italy TSG 1899 Hoffenheim DM,M RC 21 128 168 AMR € 6.237.034

Cédric Bakambu France/Mali FC Sochaux-Montbéliard F C 20 115 162 AMR € 3.797.787

Arsenio Valpoort Holland/Surinam sc Heerenveen F C 19 84 163 AMR € 2.213.325

Sani Emmanuel Nigeria Free Player F C 18 74 175 AMR € -

Stanley Okoro Nigeria Free Player F C 18 108 178 AMR € 56.184.680

Wellington Silva Brazil Free Player F C 18 94 158 AMR € 37.497.860

Sergio Araujo Argentina Boca Juniors F C\Free Role Club HG 19 99 160 AMR € 5.685.788

Chris Gadi France/Democratic Republic of Congo Olympique de Marseille F C\Free Role Club HG 19 104 173 AMR € 7.013.269

Vladimir Weiss Slovakia/England Free Player M RL 21 129 172 AMR € 7.163.265

Alan Patrick Brazil Free Player M,AM C 20 122 163 AMR € 4.047.250

Alan Dzagoev Russia CSKA Moscow M,AM C 21 139 167 AMR € 10.780.715

Coutinho Brazil Free Player M,AM C 19 136 155 AMR € 43.000.096

Sebastián González Argentina Besiktas JK M,AM C 19 105 142 AMR -€ 1

Mateo Kovacic Croatia/Austria NK Dinamo M,AM C 17 93 170 AMR € 1.362.039

Zakaria Labyad Holland/Morocco PSV M,AM C 18 113 164 AMR € 2.430.535

Jano Georgia Spartak Moscow M,AM C 18 114 162 AMR € 4.905.041

Ilkay Gündogan Germany/Turkey 1.FC Nürnberg M,AM C 20 124 160 AMR € 6.612.749

Thiago Spain/Brazil/Italy F.C. Barcelona M,AM C\Free Role Club HG 20 125 163 AMR € 1.685.996

Miralem Pjanic Bosnia and Herzegovina/France/Luxembourg Olympique Lyonnais M,AM C\Free Role Club HG 21 145 185 AMR € 12.777.458

Mehdi Abeid France/Algeria Besiktas JK M,AM C\Free Role Club HG 19 92 177 AMR -€ 1

Younès Belhanda France/Morocco Montpellier Hérault SC M,AM L 21 131 156 AMR € 10.047.800

Diego Perotti Argentina/Spain Free Player M,AM L\Free Role Club HG 23 149 170 AMR € 18.277.666

Thorgan Hazard France/Belgium Manchester City M,AM LC 18 106 172 AMR € 20.467.948

Eden Hazard Belgium Manchester City M,AM LC\Free Role Club HG 20 160 180 AMR € 62.286.212

Serdar Gürler Turkey/France Besiktas JK M,AM R 20 117 148 AMR -€ 1

Zeli Ismail England/Albania/FYR of Macedonia Wolverhampton Wanderers M,AM R 17 70 172 AMR € 2.487.318

Lee Chung-Yong South Korea Bolton Wanderers M,AM R 23 142 172 AMR € 16.404.908

Keko Spain C. Atlético Madrid S.A.D. M,AM R 19 113 162 AMR € 1.625.552

Stephan El Shaarawy Italy/Egypt Genoa M,AM RC 18 99 161 AMR € 1.242.808

Bryan Rabello Chile CSD Colo Colo M,AM RC 17 88 162 AMR € 2.241.161

Georginio Wijnaldum Holland Feyenoord M,AM RC\Free Role Club HG 20 132 176 AMR € 10.373.311

Berkin Arslan Turkey Galatasaray SK M,AM RL\Free Role Club HG 19 92 168 AMR € 2.805.891

Marko Marin Germany/Bosnia and Herzegovina/Serbia Werder Bremen M,AM RL\Free Role Club HG 22 148 175 AMR € 10.005.751

Mario Götze Germany Borussia Dortmund M,AM RLC\Free Role Club HG 19 122 166 AMR € 9.341.542

Wendel Brazil Clube Atlético Mineiro M,AM,F C 20 109 163 AMR € 2.310.388

André Schürrle Germany 1.FSV Mainz 05 M,AM,F LC\Free Role Club HG 20 144 169 AMR € 11.651.937

Dudu Brazil Free Player M,AM,F RC 19 125 152 AMR € 4.475.251

Alexis Sánchez Chile Udinese M,AM,F RC\Free Role Club HG 22 150 179 AMR € 12.169.765

Jonathan Biabiany France/Guadeloupe/Italy F.C. Internazionale M,AM,F RC\Free Role Club HG 23 147 173 AMR € 14.733.671

Rafael Brazil/Portugal C. Atlético Madrid S.A.D. WB,D R 21 145 177 AMR € 61.956.788

Romário Brazil Free Player WB,D R 17 86 164 AMR € 3.388.907

Diego Renan Brazil Free Player WB,D RL 21 140 170 AMR € 8.925.665

Tiago Alves Brazil Santos FC AM,F C 18 107 164 Fast FC € 1.622.493

Sergio Agüero Argentina/Spain C. Atlético Madrid S.A.D. AM,F C\Free Role Club HG 23 174 183 Fast FC € 50.591.888

Carlos Vela Mexico/England Arsenal AM,F LC 22 135 174 Fast FC € 10.682.621

Neymar Brazil Besiktas JK AM,F LC\Free Role Club HG 19 159 181 Fast FC -€ 1

Dentinho Brazil Besiktas JK AM,F RC\Free Role Club HG 22 143 163 Fast FC -€ 1

Heung-Min Son South Korea Hamburger SV AM,F RC\Free Role Club HG 19 133 167 Fast FC € 7.732.941

Pato Brazil A.C. Milan AM,F RC\Free Role Club HG 22 167 184 Fast FC € 67.042.608

Sofiane Hanni Algeria/France FC Nantes F C 20 105 162 Fast FC € 1.249.542

Sercan Yildirim Turkey Bursaspor F C 21 142 175 Fast FC € 19.487.076

Daniel Sturridge England Chelsea F C 22 137 177 Fast FC € 13.029.139

Terence Makengo France/Democratic Republic of Congo Chelsea F C 19 109 154 Fast FC € 7.972.418

Harry Kane England Tottenham Hotspur F C 18 69 176 Fast FC € 432.528

Guilherme Brazil Dynamo Kyiv F C 22 143 170 Fast FC € 4.708.279

Alberto Paloschi Italy Parma/A.C. Milan F C 21 138 175 Fast FC € 10.491.608

Marko Maletic Bosnia and Herzegovina/Holland FC Utrecht F C 17 85 155 Fast FC € 2.548.457

Vaclav Kadlec Czech Republic Sparta Prague F C 19 135 162 Fast FC € 5.284.416

Francisco Alcácer Spain Valencia C.F., S.A.D. F C 18 88 166 Fast FC € 6.084.548

Mahatma Otoo Ghana Free Player F C 19 108 151 Fast FC € 2.556.833

Javier Hernández Mexico Manchester United F C 23 151 175 Fast FC € 24.150.000

Lenny Nangis France/Guadeloupe Stade Malherbe Caen F C 17 78 166 Fast FC € 2.805.565

Ahmed Khalil United Arab Emirates F.C. Internazionale F C\Free Role Club HG 20 117 174 Fast FC € 3.644.828

Abdallah Yaisien France/Egypt/Algeria Paris Saint-Germain M,AM C 17 83 177 Fast FC € 3.199.660

Davide Petrucci Italy Manchester United M,AM C\Free Role Club HG 19 88 163 Fast FC € 2.008.125

Douglas Costa Brazil/Portugal Free Player M,AM LC 21 154 170 Fast FC € 65.707.204

Ravel Morrison England Manchester United M,AM RC 18 81 161 Fast FC € 1.387.913

Oscar Brazil Free Player M,AM RC\Free Role Club HG 20 121 152 Fast FC € 6.928.092

Shinji Kagawa Japan Borussia Dortmund M,AM RLC 22 137 160 Fast FC € 10.162.322

Lucas Piazon Brazil São Paulo FC AM,F C 17 82 154 Target FC € 342.240

Marko Arnautovic Austria/Serbia Werder Bremen AM,F RC\Free Role Club HG 22 147 178 Target FC € 12.399.999

Mario Balotelli Italy/Ghana Manchester City AM,F RC\Free Role Club HG 21 160 178 Target FC € 51.892.296

Gareth Bale Wales Tottenham Hotspur D,M,AM L 22 157 175 Target FC € 39.128.952

Andrea Poli Italy Sampdoria DM,M C 21 147 176 Target FC € 18.931.048

Leroy Fer Holland/Netherlands Antilles Feyenoord DM,M,AM C 21 134 170 Target FC € 7.209.005

Khouma Babacar Senegal Fiorentina F C 18 131 180 Target FC € 13.364.962

Karim Benzema France/Algeria Real Madrid C.F. F C 23 171 180 Target FC € 31.577.472

Yaya Sanogo France/Mali AJ Auxerre F C 18 116 180 Target FC € 5.197.775

Federico Macheda Italy Manchester United F C 20 133 156 Target FC € 14.394.569

Piotr Parzyszek Poland FC Bayern München F C 18 82 167 Target FC € 46.301.696

Connor Wickham England/Northern Ireland/Republic of Ireland Ipswich Town F C 18 112 152 Target FC € 2.255.041

Borja Bastón Spain C. Atlético Madrid S.A.D. F C 19 102 170 Target FC € 13.413.873

Alex Nimely England/Liberia/France Free Player F C 20 100 164 Target FC € 10.933.619

Romelu Lukaku Belgium/Democratic Republic of Congo Manchester City F C 18 138 167 Target FC € 41.153.724

Philipp Prosenik Austria Juventus F C 18 77 175 Target FC € 1.862.351

Raúl Nava Mexico Deportivo Toluca F C 21 123 169 Target FC € 2.295.480

Taufic Guarch Mexico Club Deportivo Estudiantes Tecos F C 19 121 155 Target FC € 2.174.109

Nélson Oliveira Portugal Sport Lisboa e Benfica - SAD F C 20 98 172 Target FC € 1.136.872

Abel Hernández Uruguay Città di Palermo F C 21 154 165 Target FC € 11.648.307

Lacina Traoré Ivory Coast Free Player F C 21 129 175 Target FC € 1.460.684

Gonzalo Higuaín Argentina/France Real Madrid C.F. F C 23 179 180 Target FC € 73.528.880

Ishak Belfodil France/Algeria Olympique Lyonnais F C 19 121 163 Target FC € 9.723.159

Miguel Medina Paraguay C Sport Colombia F C 18 107 170 Target FC € 372.727

Marko Livaja Croatia Free Player F C 18 86 157 Target FC € -

Nassim Ben Khalifa Switzerland/Tunisia VfL Wolfsburg F C 19 117 156 Target FC € 5.260.458

Amine France/Algeria Olympique Lyonnais F C\Free Role Club HG 18 77 161 Target FC € 7.628.734

Alexandre Coeff France RC Lens M C 19 81 156 Target FC € 442.513

Milan Badelj Croatia NK Dinamo M,AM C 22 150 170 Target FC € 4.589.128

Javier Pastore Argentina Città di Palermo M,AM C 22 162 181 Target FC € 40.019.436

Lukman Haruna Nigeria AS Monaco FC M,AM C 20 130 170 Target FC € 12.025.239

Taner Yalçin Germany/Turkey 1.FC Köln M,AM C 21 128 155 Target FC € 4.227.604

Clément Grenier France Olympique Lyonnais M,AM C 20 119 180 Target FC € 752.125

Gylfi Sigurðsson Iceland TSG 1899 Hoffenheim M,AM C 22 132 162 Target FC € 13.719.121

Ivan Rakitic Croatia/Switzerland FC Schalke 04 M,AM C 23 156 172 Target FC € 16.840.430

Haris Vuckic Slovenia/Bosnia and Herzegovina Newcastle United M,AM C\Free Role Club HG 19 100 160 Target FC € 8.481.719

Raphael Holzhauser Austria VfB Stuttgart M,AM C\Free Role Club HG 18 97 157 Target FC € 3.869.756

Adam Hlousek Czech Republic Slavia Prague M,AM L 22 130 164 Target FC € 5.964.915

Adem Ljajic Serbia Fiorentina M,AM RC 20 134 159 Target FC € 15.374.953

Toni Silva Portugal/Guinea-Bissau Liverpool M,AM RL\Free Role Club HG 18 71 170 Target FC € 690.000

Bebé Portugal Manchester United M,AM RLC 21 119 172 Target FC € 17.020.000

Matias Ezequiel Schelotto Italy/Argentina Atalanta WB,M,AM R 22 136 151 Target FC € 975.568

FM Assistant 11

Sevgili FM severler, FM oynucularının vazgeçilmez yardımcısı FM Genuie Scout'ın henüz FM11 versiyonu çıkmadı. Genuie Scout çıkana kadar kullanabibleceğiniz bir Scout yardımcı yazılımını sizlerle palaşmak istiyorum. FM Assistant özellikleri açısından Genuie Scout'a benziyor hatta onun lite sürümü diyebiliriz. Genuie'den farklı bu programı kullanbilmek için oyunun açık olması gerekiyor, offline modda araştırma yapamıyorsunuz.

Yazılımın en güzel özelliği bulduğunuz oyuncuları kısa liste olarak kayıt edip oyun içinden ulaşabiliyorsunuz.

Yazılımı aşağıdaki linkten indirebilirsiniz;

http://www.filesonic.com/file/33106347/

16 Kasım 2010 Salı

Tactical Theorems '10

Bu döküman FM 10'da çok işime yaramıştı. FM'ın geçen sene geliştirdiği yeni taknik motorunu daha etkin kullanmak için tüm detaylarını ve alternatif taktik önerilerini içeriyor. Yen sezonda da tüm oyuncuların elinin altında bulundurması gereken bir kaynak. Arzu eden arkadaşlar olursa yorum bölümüne bıraktığınız  e-postanıza gönderebilirim.  

15 Kasım 2010 Pazartesi

İlkeler mi 3 Puan mı?

Üst üste gelen kötü sonuçlardan sonra Ankara'da yaşanacak bir puan kaybı, Schuster'in kellesini almak içi kulübün kapısında yatan skor yazarları için bulunmaz bir fırsat olacaktı. Belki de bu durumun etkisi ile Schuster geldiği günden beri her maçta oynatmak istediği hucüm futbolundan taviz verdiği bir karşılaşma izledik. Schuster'in oyun kurgusunda maça standart dizilişi ile başladı ancak öndeki forvertin Quaresma olması nedeniyle oyunun kurgusu ilerleyen dakikalarda 4-6-0 düzenine daha çok yaklaştı. Maça baskılı başlayan taraf beklenildiği gibi Beşiktaş oldu ancak Quaresma oynadığı mevkinin özelliklerini taşımaması nedeniyle ilerleyen dakikalarda Gençlerbirliği oyunda dengeyi yakalı ve devre sonuna kadar temposuz bir futbol oynandı. Açıkçası dün oynanan oyunda Quaresma'nın yerine Nobre veya Fatih olsa ve Quaresma'da alıştığımız bölgede oynasa daha üretken bir takım ortaya çıkabilirdi. Zaten oyunun hareketlendiği süreler de Quaresma'nın kanatlara açıldığı zamanlar oldu. Devre berabere bitecek derken hakemin hatalı bir penaltısı ile Beşiktaş dengeyi bozan takım oldu. Penaltı kararının doğru olduğunu düşünenler de var ancak sadece bu pozisyonu inceleyerek doğru karara varmamız mümkün değil. Futbolu doğru bir zihniyet ile izleyen ve yorumlayan insanların en büyük şikayeti kararlarda bir tutarlıklık ve standart  olmaması, dünkü penaltı kural kitabına bakıldığında penaltı olarak yorumlanabilir ancak birçok kişinin kafasındaki soru işareti penaltı kararından çok penaltının hangi forma rengine verildiği. Bu nedenle ben penaltı olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Devreye  önce giren Beşiktaş ikinci yarıda çok farklı bir kimlik ile sahada yer aldı. Sezon başından beri oyun sisteminden ve kurgusundan taviz vermeyen Schuster'i ilk defa geçen hafta eleştirdiği Bursaspor zihniyeti ile  oynarken gördük ve yadırgadık. Ümit ediyorum ki ikinci yarıda yapılmak istenen kriz zamanında deplasmandan üç puan almak yolunda bir strateji olsun. Biz Schuster'i oynatmak istediği oyun ve olaylara bakışı ile sevdik, aynı yolda devam etmesini istiyoruz.

Dünkü takımdaki en büyük soru işareti Holosko idi. Holosko dün topla buluştuğu pozisyonlardan sadece iki tanesinde topu yine arkadaşına kazandırabildi. Verdiği paslar da basit pas olarak istatistiklere geçen topu en yakındaki arkadaşına verdiği pozisyonlardı, bunun dışında aldığı topları ya rakibine kaptırdı ya da oyun çizgilerini sınırlayan alanın dışına çıktı. Bu seneki Schuster - Holosko ikilisi bana geçen senenin Denizli - Nihat ikilisini hatırlattı. Her iki teknik direktör de oyuncularını kazanmak adına onlara her fırsatta forma şansı vererek onları kazanmaya çalışıyor ancak sergilenen her kötü performans taraftarın o oyuncudan daha çok soğuması anlamına geliyor. Belki de bazen bu durumdaki oyuncuları bir süre dünlendirmek daha iyi bir alternatif olabilir.

Son olarak dünkü takımda iki oyuncu teşekkürü hak etti. Bunlardan ilki Ersan, Ersan ile Toroman'a baktığımızda sanki Toroman ikinci ligten gelmiş ve Beşiktaş'ta ilk maçlarını oynuyor gibi gözükürken Ersan sanki 10 senedir bu takımın stoperi gibi davranıyor. Bir diğeri de maçın 90. dakikasında 60 metrelik deparı atarak Beşiktaş'ın şahibeli bir penaltı ile kazanmasını önleyen Hilbert. Hilbert'in transferi söz konusu olduğunda Orhan Uluca (Borges) tam da bu durumu özetlemişti, inanılmaz yetenekli değil ama sahada ona verilen görevi yapmak için tüm enrjisini sahaya yansıtır demişti. Bu belki de Hilbert için yapılacak en iyi tarif bence de. Hilbert'in bu takım için önemi oynamadığı maçlarda daha iyi anlaşılıyor zaten.

12 Kasım 2010 Cuma

FM 2011 Wonderkids

Tüm teknik direktörlerin hayali onları bulup yetiştirip takıma yaptığı katkıyı seyretmektir. Her sene FMde yaptığımız gib ilk iş bu yıldız adaylarını arayıp bulmak oldu. Bana göre FM11'deki wonderkidler;






Kaleciler

David De Gea (19) GK – At. Madrid

Defans

Mateo Musacchio (19) DC / SW – Villarreal
Leonel Galeano (18) DC – Independiente
Phil Jones (18) DC / DM / MC – Blackburn
Mamadou Sakho (20) DC / DL – PSG
Serhiy Kryvtsov (19) DC / DR / DM / MC – Shakhtar
João Paulo (19) WBL / DL / MC / AMC – Figueirense

Orta Saha

Franco Zuculini (19) DM / MC / MR – Genoa
Yann M’Vila (20) DM / MC – Stade Rennais FC
Moussa Sissoko (20) MC / DM – Toulouse
Alan Dzagoev (20) AMC / MC – CSKA Moscow
Paulo Henrique (20) AMC / MC - Santos
Christian Eriksen (18) AMC / MC – Ajax
Miralem Pjanic (20) AMC / MC – Lyon
Levan Kenia (19) AMC / MC – Schalke
James Rodríguez (18) AMLC / MLC – Porto
Jack Wilshere (18) AMRLC / MRLC – Arsenal
Eden Hazard (19) AML / MLC – LOSC Lille
Adem Ljajic (18) AMRLC / MRLC – Fiorentina
Stevan Jovetic (20) AMLC / MLC – Fiorentina
Georginio Wijnaldum (19) AMRLC / MRLC – Feyenoord
Lewis Holtby (19) AMRLC / MRLC – Mainz

Forvetler

Neymar (18) ST / AMLC – Santos
Romelu Lukaku (17) ST – Anderlecht
Yaya Sanogo (17) ST – Aj Auxerre
Miguel Medina (17) ST – Sport Colombia
Iker Muniain (17) ST / AMLC – Athletic
Son Heung-Min (17) ST / AMRC – HSV

 Bu listeye katkılarınızı beklerim ....

FM 2011 İlk Yaması Yayınlandı

5 Kasım'da piyasaya sürülen oyunun ilk yaması yayınlandı. Oyunu Steam üzerinden satın alanların yamayı indirmesine gerek yok.

Yama ile düzeltilen konulara aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;

http://www.footballmanager.com/news/4648

Yamayı indirebilieceğiniz link;

http://www.fmscout.com/i-1015-Football-Manager-2011-Patch-111.html

8 Kasım 2010 Pazartesi

Epic Fail Beşiktaş:1 - Kasımpaşa:1

Aslında Beşiktaş'ın maçı bitirdiği tempoda başlaması gerekiyordu, dün takımdaki en büyük eksiklik uzunca süredir kaybettiği maçlarda bile ortaya koyduğu isteğin ve arzunun sahada olmamasıydı. Ligin alt bölgesinde yer alan takımlar büyük takımlara karşı oynadıkları maçlardaki en büyük kozları gol yemedikleri sürece artan inançları o yüzden kendi sahasında oynayan takımların tempolu ve baskılı bir şekilde oynarak oyuna başlamaları maçı kazanma yolunda en büyük faktör oluyor. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Beşiktaş dünkü maçın ilk yarısını sokağa atmış oldu. Tabi bu noktada Beşiktaş'ın neden maça baskılı başlayamadığını da incelemek gerekiyor, bana göre bu faktörleri sıralarsak;

- Göze çarpan ilk faktör dünkü takımda Schuster'in oyuncu tercihleridir. Takım sezon başından çoğu maçlarda uygulanan taktik yapısı ile sahadaydı, geçtiğimiz haftalarda bu yapının en önemli hucüm alternatiflerinden birisi Hilbert'ti. Dün sahada Hilbert'in olduğu bölgede Erhan  ve onun önünde ileri uçta Holosko ile maça başladı. Erhan'ın hücum yönünü Hilbert ile kıyaslamamız mümkün değil, bir de buna sezon başından beri tanımakta zorlandığımız Holosko'yu da eklediğimizde Beşiktaş'ın sağ kanadının tek ürettiği istatistik top kaybı oldu. İlk yarıda Beşiktaş sağ kanattan tek olumlu atak geliştiremedi. Sol kanatta ise İsmail ve ileri uçta Bobo vardı. Sol kanadı yorumlamadan önce öndeki Bobo tercihni incelemek lazım. Maç başladığında ileri üçlüdeki dağılım sağda Holosko, solda Bobo ve orta Nihat şeklinde idi. Ben maç içinde bu oyuncuların yer değiştireceğini öngördüm ama ilk yarıdaki tek değişiklik devrenin sonlarına doğru Holosko'nun sol kanada gelmesi idi. Açıkçası Schuster'in bu tercihini anlamakta zorlandım. Sol kanattaki İsmail'den ise sadece ilk devrenin başında bir kaç bindirme izledik, maçın sonundaki kaos dönemi dışında onunda çok fazla etkili olmadığı bir bölüm izledik.
- Bir diğer faktör de Beşiktaş mücadele ettiği üç kulvarda son 13 maçını Çarşamba - Haftasonu kombinasyonunda oynadı. Bunun tek istisnası Trabzon ile Manisa maçları arasnda oynamadığı haftaiçi maçı oldu. Tabi kadrosunda bel bağladığı kritik oyuncuların uzun dönemdir bu tempoda sezon geçirmemesi ve kadronun yaş ortalamasının yüksekliği futbolucuların oyun temposuna direkt olarak yansıdı ve Beşiktaş bu periodda lige havlu atarak ayrıldı. Buradaki tek teselli Avrupa kupalarında hala şansını sürdürüyor olmasıdır. Daha öncede belirttiğim gibi bu sezon için Beşiktaş'ın hedefi Avrupa'da çeyrek final ve takımda yer alan genç oyuncuların maç tecrübesinin arttırılması olmalıdır.
- Sezon başında Beşiktaş'ın en çok güvendiği noktalardan birisi de kalesi idi. Ancak geçtiğimiz döneme baktığımızda özellikle Rüştü ve Hakan'ın performansları gerçekten hayal kırıklığı, bu dönem içinde Hakan'ın Victoria Plezen ve Rapid ile oynana deplasman maçlarındaki performansını bir yana aldığımızda her iki kalecinin yedikleri hemen hemen tüm gollerde hataları var. Bu performans nedeniyle maç içinde hem takımın moral motivasyonunda problem yaşanıyor hem de bu şekilde mutlak kazanılması gereken maçlarda takım geriye düşüyor. Beşiktaş'ın sezon öncesi en çok güvendiği noktadan golü yemesi dün yaşanan tablonun etkenlerinde birisidir.

Dünkü maçta bizi umutlandıran tek performans Ersan'ın umut vadeden futbolu oldu. Ersan bu performansını devam ettirdiği tadirde Beşiktaş'ın yıllardır problem yaşadığı mevkisin de yıllarca oynayacak bir oyuncu kazanmış olacak. Buradan son bir sözde Milli Takım yetkililerimize, ellerini çabuk tutmaları gerekir Ersan Beşiktaş'ın olduğu kadar Milli Takımında önümüzdeki 10 senesinde oynacak bir oyuncudur, kendisini Avustralya Milli Takım'ı ile seyredip hayıflanmayalaım.

Kasımpaşa Maçının İlk Yarısı

Kendi bloğumda bir ilk yapıp devre arası yorumu yapıyorum.

Yorumlaı kısa kısa geçelim;

- Holosko ile ne yapıcaz bilmiyorum açıkçası, takımın neresine koysak faydadan çok zarar veriyor. Önce sağda baadı son 15dakika sola geçti ama top kaybından başka istatistği olmadı.
- Bekler İsmail ve Erhan. Erhan'dan Hilbert'in hücum aktifliği beklemek tabiki hayal, İsmail'de sadece maçın başında ve sonlarına doğru iki kere bindirme yapabildi onlarda da bir sonuç elde edemedik.
- Takımda ilk yarının tek avuntusu Ersan'ın her hafta artan uyum ve formu :)

Sezon Başladı FM 11

PC başı teknik direktölerimizin sezonu 5 Kasım itibari ile başladı. Tabiki haftasonunun büyük bir bölümünü FM11'e ayırdım. Her sene olduğu gibi ilk oyunu Beşiktaş'ı alarak başlattım. UEFA'da gruplara kaldık ilk ligte de ikinci olarak yola devam ediyoruz :)

İki günlük izlenimden sonra göze çarpan değişiklikler - yenilikler;

- İlk olarak taknik bölümünde birmaç hazırlığı var, takıma hafta içinde yaptırdığınız antremanlarda üç farklı oyun dizilişini çalıştıryorsunuz. Bu sayede takımın bu formasyon için tecrübesi artıryor ve aynı düzende oynadıkça oynattığınz taktik saha içinde daha iyi uygulanabiliyor. Taktik müdahale ve taktiksihirbazı tarafında hazla değişikliklik yok, her iki bölümde hemen hemen FM10'nun aynısı. Buradaki en önemli değişiklik duran top organizasyonlarını görsel olarak ayarlayabiliyorsunuz bu bölümün uygulaması güzel olmuş.
- Transfer konusunda menejerler daha aktif olarak işe girmiş. Transfer yönetimi mail ile mesajlaşmak yerine karşılıklı pazarlığa dönüşmüş. Ancak burada bazı mantık hataları var. Mevcut bir oyuncu kontrat yenileme zamanında eski kontratın 3 -4 katı maaş istiyor, benzer bir durum transfer etmek istediğiniz oyuncular içinde geçerli.
- Futbolcularla etkileşim bölümünde de değişiklik var. Oyuncuyla karşılıklı olarak dialoga girebiliyorsunuz.
- Oyunun 3D maç motoruda geliştirilmiş, görselliği arttırmak için küçük animasyonlar eklenmiş. Kuru zeminde başlayan maçın bir bölümünde yağmur yağabiliyor.
- Maç önü ve maç sonrasındaki istatistik alanları zenginleştirilmiş. Maç içinde oyuncuların ne kadar koştuklarını ve hangi bölgelerde etki olabilidiklerini analiz bölümünden izleyebiliyorsunuz.
- Oyuncu forma numarları ve lige oyuncu kayıt bölümeleri brbirinden ayrılmış. Bu işleri iki ayrı mönüden yapmak işi kolaylaştırmış.
- Antreman özellikleri geliltirilmiş. Daha önceden sadece özel haraketler futbolcuya antrene edilebiliyordu.Şimdi bunun dışında oyuncunun eksik gördüğünüz yanları içinde özel antreman yaptırabiliyorsunuz. Ayrıca antreman sonuçlarını daha rahat inceleyebiliyorsunuz. Ayrıca antrenörlerle toplantılar daha sık yapılabiliyor onlardan gelen öneriler de daha çoğalmış.

Bu arada sezon başında kadronuzu geliştirmek için aşağıdaki free trasnfer oyunculardan yaralanabilirsiniz.

http://ow.ly/35MpD

Herkese iyi sezonlar

3 Kasım 2010 Çarşamba

Avrupa'nın Neresindeyiz

Türk futbolu olarak Milli Takımlar veya klüp takımları düzeyinde yaşadığımız son hayal kırıklıklarından sonra konuya duygu faktörünü bir yana bırakarak daha bilimsel bir gözle bakmak adına ufak bir araştırma yaptım. Bunun için de Türk futbolunun kulüpler bazında Avrupa kupalarında kazandığımız tek turnuva kupası olan UEFA kupasını başlangıç noktası olarak alarak o başarıdan itibaren kulüp takımlarmımızın Avrupa'da oynadığı maçları listeledim. Bu incelemenin sonucu olarak aşağıdaki tablo ortaya çıktı;

Önceki adı UEFA kupası şimdiki adı Europa Cup olan turnuvaya 11 farklı takım ile katılmışız, toplamda 136 maç yapmışız bu maçlar sonucunda liglerinin genel kalitesi bizim ligimizin altında olan Norveç, Arvavutluk, Azerbeyca, Macaristan gibi ülkelerin takımları ile yaptığımız 24 eşleşmede 17 kez turu geçen veya grup maçlarında galip gelen bizim takımlarımız olmuş, 7 kez de bu ülkelerin takımları tur atlamış. Lig kalitesi bize eşdeğer Hollanda, Portekiz, Yunanistan, Rusya gibi ülkelerle 19 eşleşmemizde ise 9 kez biz 10 kere diğer ülkelerin takımları üstünlük sağlamış. Lig kalitesi bizim ligimizin üstündeki İspanya, İngiltere, Almanya, İtalya'da ise 26 kere karşılaşmışız, takımlarımız 8 kere üstünlük sağlarken 18 kere sahadan yenik olarak ayrılmışız. Üstelik bu turnuvaya katılan 11 takımdan dört büyük klubümüz 10 senelik sürede 19 kere katılım göstermiş, diğer takımlarımızın katılım sayısı ise 13'de kalmış. Yani burada Anadolu'dan zayf takımlar Avrupa'da mücadele etti gibi bir argümanın geçerliliği yok. On senelik period boyunca elde ettiğimiz en yüksek dereceler Beşiktaş'ın çeyrek finali ve Galatasaray'ın da iki kere gruplardan çıkarak ilk 16 ve ilk 32 dereceleri var.

Şampiyonlar Ligi'ne baktığımızda ise daha vahim bir tablo ile karşı karşıyayız, 51 galibiyetimiz var, bu galibyetlerin 24 tanesi daha zayıf rakiplere karşı ön eleme turunda alınmış, 29 beraberlik ve 60 mağlubiyet var. On sene de gruplardan sadece iki kere çıkmışız bunu başaran takımlar Galatasaray ve Fenerbahçe.

Bu tabloya ramen üç büyük takımımızın yöneticileri  her sezonunu  başında aynı söylemlerle Avrupa'da başarılı olacakları yönünde hedef vermekten kaçınmıyorlar. Bizler de yapılan transfer ve gelen yeni teknik adamla birlikte bu defa olacak herhalde motivasyonu ile tatlı bir rüyaya dalıyoruz. Sonuç olarak bırakın hedef gösterilen  finallerin ve  yarı finallerin yanına yaklaşmayı   yılbaşını bile göremeden Avrupa defterini kapatıyoruz. Peki bahsi geçen bu hedefleri yakalamak adına neler yapabiliriz. Öncelikle bu konu ile ilgili bazı tespitler yapmamız gerekiyor;

- Son yayın ihalesine ramen futbol takımlarımızın gelirleri yabancı hakkının tamamını üst düzey yabancı oyuncularla doldurmaya müsait değil. Gerekli kaynağı bulsak bile bu tip yıldız oyuncuların oynamayı istediği hedef lig değiliz, biz anca bu yıldızları belirli bir yaşta (Guti, Hagi, Popescu v.b.) ya da kariyerlerinde belirli bir düşüş yaşadıklarında (Quaresma) takımlarımıza dahil edebiliyoruz.
- Çok güçlü Scout sistemine sahip olmadığımız için bu yıldızları erken dönemlerinde de keşfedecek bir sistemimizde yok. Zaten bu oyuncuları araştırıp bulsak bile bu  oyuncular özellikle Şampiyonlar Ligi'nde her sene gruplarda oynayan takımları (Porto , Lyon) tercih ediyorlar.
- Alt yapılarımızda oyuncularımıza verdiğimiz temel futbol eğitimlerimizde ciddi sıkıntılar var. Bunun en iyi örneğini yurt dışında yetişen ve Türkiye'ye gelen Türk oyuncularla, Türkiye'de yetişen oyuncuların karşılaştırmasında rahatlıkla görebiliyoruz.
- Kulublerimizin özellikle teknik kadrolarında istikrar söz konusu değil. Her sene ligin ilk on haftasında en az beş takım teknik kadro ile yollarını ayırıyor. Ligin sonuna kadar  teknik direktör değişen takım sayısı değişmeyen takımdan genellikle daha fazla oluyor. Bu da zaten istikrar sorunu yaşayan oyuncuların gelişmesini olumsuz yönde etkiliyor.

Bu tespitlerden ve mevcut tablodan sonra neler yapabileceğimize bakmak lazım, benim önerim yukardaki tespitlerin çözümünden geçiyor. Türk futbolcusunun genel özelliklerine baktığımızda yetenek konusunda bir eksikliğinin olmadığını düşünüyorum. Ancak yeteneği çalışkanlık ile birleştirmediğimiz zaman başarıda süreklilik sağlayamıyoruz. Ayrıca özellikle altyapıların sisteminin ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi lazım, bugün internette gördüğüm bir mesajda U12 takımının maçını Çarşamba günü öğlen saatine koyduklarını gördüm. Bizler bu futbolcuları büyüdüğünde okul okumadıları için eleştiriyoruz sonra da alt yapıda oynayacakları maçın saatini okula gidecekleri saate koyuyoruz. Diğer yandan bu ülkenin en iyi altyapı antrenörlerinden birisi olan Serpil Hamdi Tüzün'ünden yararlanmıyoruz. Tabi buna benzer bir çok noktayı bir araya getirdiğimizde bu zihniyet ile  işleyen bir sistemden verim almak tamamen tesadüflere kalıyor. Futbol Federasyon'unun altyapı sistemini  bu ülke futbolunun bir numaralı maddesi yaparak bu konuda mutlaka elle tututulur projeler gerçekleştirmesi gerekiyor. Altyapı dışında kulüplerdeki teknik direktör istikrarı için mutlaka alternatif yöntemler geliştirilmelidir. Örnek uygulama olarak İtalya'daki gibi teknik direktörlere her sezon bir takım çalıştırma kısıtlaması getirilebilir. Bunun yanında da  takımlara aynı sezonda en çok iki teknik direktör ile çalışma kısıtlaması getirilebilir. Yabancı oyuncularla ilgili olarak ise 6+2+2 yerine bir çok Avrupa ülkesinin uyguladığı Avrupa Topluluğu oyuncularına serbestlik ama topluluk dışından en fazla iki oyuncu kısıtlaması  gelebilir. Bu durumda alınacak oyuncuların çoğunun Avrupa'dan olacağı için gelecek oyuncuların kalitesinde yükselme olacağını düşünüyorum. Zaten külüp takımlarına bakıldığınıda da Avrupa'dan gelen oyuncular diğer kıtaların oyuncularına göre çok daha fazla takımlara katkı sağlıyorlar.

Sonuç olarak kısa sürede elle tutulur önlemler alınmaz ise hem külüpler bazında hem de Milli Takım seviyesinde bugünkü durumumuzuda arayacağımız günlerin geleceğini düşünüyorum.

1 Kasım 2010 Pazartesi

Fiyapı İnönü'de Hayata Dönüş

Sevgili skor yazarlarımızın çoğu bu haftayı Schuster'in veda haftası olarak belirlemişti Sivas maçı öncesinde. Takımın aldığı mağlubiyetler üzerine Sivasspor maçında puan kaybı ve haftanın devamında da deplasmanda Porto mağlubiyeti ile Schuter'in dönüş biletini keseceklerdi. Bu hafta için beklenen olmadı ama maç sonu yorumlara bakıldığında bir çoğunun içindeki Schuster'i gönderme umudu hala sönmemiş durumda. Kelle avcılarını beklentileri ile başbaşa bırakıp maç yorumumuza geçelim.

Guti'nin takıma tekrar dönüşü ile birlikte Schuster baklavalı olarak kullandığı ortasahayı yine sezon başında kullandığı sisteme döndürdü. Orta üçlü, arkada Ernst, Necip önlerinde Bobo'ya daha yakın Guti ile sahada yerini aldı. Açıkçası Beşiktaş'lı taraftarların Guti'nin oynadığı hiçbir iç saha maçını kaçırmaması lazım.  Maç içinde tribüne gelen herkese futbolun güzelliklerini sergiliyor. Açıkçası ben şimdiden Guti sonrasını düşünümeye başladım, aslında bu durumu Galatasaray'ın Hagi sonrasında yaşadığı ile özdeşleştirebiliriz. Sanırım bizler de Guti'den sonra onun yerine koyabileceğimiz bir 10 numara arayacağız ama Galatasaray'ın kaderini paylaşıp yerine kim gelirse gelsin onunla kıyaslayıp adama fubol hayatını zehir edeceğiz. Maça Guti'nin İbrahim'e attığı müthiş pas ve onun ender yaptığı ortalardan birisinde golü bularak başladı Beşiktaş. Burada aslınd bir parantezde Bobo'ya açmak lazım, genellikle ligin ilk yarılarını pas geçip sezon sonuna doğru form tutan Bobo bu sene mesaiye erken başladı. Bu formunu devam ettirdiği takdirde çok rahat bir şekilde hiç ulaşamadığı 20 gol barajına erişecektir. Sezon sonu anlaşmasının bittiğini göz önüne alarak bir an önce sözleşmesini yenilemek gerekir. Bobo ile ilgili bir diğer noktada bugünlerde yeniden gündeme gelen Milli Takım'da oynama konusudur. Bence vakit geçirilmeden bu konu değerlendirilerek kendisinden Milli Takım'da da faydalanmalıyız zira o bölgede Bobo ile kıyaslanacak bir oyuncumuz ne yazık ki bulunmuyor.

Bobo'nun gölünden sonra entresan bir vuruş tekniği ile  Necip'in gölü geldi. Aynı Necip Sivasspor'un golünün de yaratıcısı idi. Sebebiyet verdiği golden sonra demorilize olmayarak oyuna dört elle sarılması ve takımın galibiyeti almasında en önemli faktör olması Necip'in ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğununda göstergesiydi. Necip ile beraber bu hafta genç kontenjanından kendine sahada yer bulan bir isimde Ersan'dı. Ersan Beşiktaş'ın uzun süredir aradığı çift stoperinden bir tanesi olmaya aday. Oynadığı tüm maçlarda pozisyon bilgisi, rakibine uyguladığı stoper sertliği ve topu oyuna sokuşu konusunda geçer not almayı başardı. Sivok'un dönüşü ile birlikte muhtemelen takımın öncelikli stoper ikilisi Ersan ve Sivok olacaktır.

Maçın ilk yarısına nazaran kötü oynayan bir Beşiktaş izledik ikinci yarıda. Tabi bu düşüşün temel sebeblerinden birisi de hafta için zor hava şartlarında oynanan 120 dakikanın ve uzun süredir galip gelememesinin de etkisi vardı. İkinci yarıda oynana futbol Schuster'in atabildiğiniz kadar gol atından çok Denizli'nin aman attığınızı koruyun felsefesine çok daha yakındı. Maçın son anında kaçan pozisyonun oluşmasında da Toraman'ın katkısını es geçmemek gerekir. Arkadaşları rakibi kapatmaya çalışırken defansta bulunduğu noktayı boşaltıp rakibe gitmesiyle kendisinin pozisyon bilgisinin ne kadar iyi olduğunu bir kere daha fark etmemizi sağladı.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Bu Sene Tamam Artık Seneye Yatırım Zamanı

Öncelikle galip taraftan başlamak lazım, Kayserispor Ertuğrul Sağlam ile yakaladığı çıkışa Tolunay Kafkas'ın gelmesi ile birlikte bir süre ara vermişti. Bu sene başında doğru bir tercih ile takımın başına getirdikleri Şota ile birlikte tekrar ligin en dirençli takımlarından birisi haline geldiler. Bu sene Kayseri'nin beş maçıını seyrettim, rakip kim olursa olsun belirli bir strateji ile oynuyorlar ve özellikle her iki devrenin sonunda sonuca gitme yönünde önemli hamleler yaparak maçı çeviriyorlar. Defansta Serdar Kesimal, Hasan Ali, orta sahada Furkan, Mehmet Eren, Santana sezon başından beri dikkat çekici oynuyorlar. Üstelik kadrolarında Cangele, Zaleyeta, James Troisi gibi önemli oyuncularından da sakatlık nedeniyle faydalanamıyorlar. Takım içinde daha fazla sakatlık sorunu yaşamadıkları takdirde lig maratonu içinde Bursaspor ve Trabzonspor'u sıkı takipte olacaklarını düşünüyorum.

Beşiktaş dün kaybettiği puan ve rakiplerinin form durumları nedeniyle bu sezon için şampiyonluk hedefinden uzaklaştığını söylebiliriz. Takımın iki önemli oyuncusunu ligin en önemli döneminde kaybederek birisi Avrupa Kupa'sında olmak üzere dört mağlubiyet aldı. Dünkü Kayseri maçı mağlubiyet dışında bir sonuç ile atlatılsaydı ligin ilk yarısının sonuna kadar olan bölümde  nispeten daha kolay rakiplerle oynayarak en azında ligin üst kısmına yaklaşma şansı yaşayabilirdi ama dün akşam alınan malubiyet ile bu ihtimalde ortadan kalkarak tam anlamıyla dibe vurmuş oldu. Bu durum aslında Beşiktaş için büyük bir fırsat olabilir. Takımın uzun süredir kadro kalitesi açısın bir sıkıntısı var, bu sıkıntı sezon başında yapılan iki müthiş transfer ile atlatılmaya çaılışıdı ama bir çoğumuzun gözünden kaçan nokta futbolun 11 kişi ile oynanadığı gerçeğiydi. Kadronun bu eksikliği yapılan iki yıldız transfer dışında futbolun son dönemlerindeki Nihat, Marco, Fatih gibi eski yıldızlarla takviye edilmeye çalıştı. Onlarında yorgun vucutlar takıma gerekli katkıyı vermelerini önledi. Bu eski yıldızların yanında Holosko, Fink, Zapo, Ferrari yabancı statusünde olan ama benzerlerini rahatlıkla Türk takımlarında bulacağınız yabancılara sahip. Bu  durum için çok uzağa gitmeden dün akşam bu oyuncuların oynadığı bölgelerin muadilli Kayseri'li oyunculara bakarsanız ne demek istediğim daha da iyi anlaşılabilir.
Şimdi yönetimin önünde iki yol var, birincisi Galatasaray'ın yaptığını yapıp Schuster'in yerine başka bir hoca getirerek bu seneyi hatta önümüzdeki seneleri de kaybetmek. İkinci alternatif ise elindeki Schuster'in kıymetini bilerek zaten kaybedilmiş seneyi fırsata çevirerek Cenk, Ersan, Rıdvan, İsmail, Necip, Onur, Ali Kuçik gibi genç potansiyellerine yönelerek bu yetenekleri  Guti, Quaresma gibi gerçekten yıldız olan yeteneklerle kaynaştırıp Beşiktaş'ın gelecek 10 senesini kurtarmak. Bence cevabı belli bir soru ama neler olacağını hep beraber  izleyip göreceğiz.

Allen Iverson - The Answer


Allen Iverson - The Answer
Yükleyen James_Conway. - Daha fazla spor videosu.

22 Ekim 2010 Cuma

Avrupa'da Yenilgiye Merhaba

Öncelikle sahanın çimlerinden başlamak lazım, geçtiğimiz haftalarda yıldızlarını Fiyapı İnönü'n tarla zemininde oynatan Beşiktaş zemini düzeltti şimdi üstünde oynatacak yıldızlarını kadrosuna koyamıyor. Sezon başında Quaresma, Guti gibi yıldızları getirip uzun süre Robinho'nun peşinde koşan yönetim takımın diğer mevkilerine takviye yapmayı pas geçmişti. Bizler de uzun süre bu oyuncuların yanında özellikle sağbek ve ileri uçta alterntif oyuncular konusunda da adım atılmasını beklemiştik. Beklenen adım transferin son günlerinde gerçekleşti ve Marco, Fatih iklisi ile bir kumar oynandı. Şimdilik  bu transferler açısında atılan zar hep yek olarak Beşiktaş'ın hanesine yazılmış durumda umarım önümüzdeki dönemde bu konuda takımın yararına gelişmeler olur.

Dün akşamki maça geldiğimizde konuya objektif olarak bakan taraftarların bu maçtan beklentisi Schuster'in maç öncesi açıkmasının satır arasında da belirttiği gibi beraberlikti. Maç öncesinde Schuster'in  elinde kalan futbolculardan kuracağı kadroda iki alternatifi vardı;
- Ersan'ı savunmada kullanarak Toromanı orta sahada kullanmak ve daha dirençli bir takım yaratıp maçın ilerleyen döneminde kazanılacak puana yönelik hamleler yapmak ki bunu geçtiğimiz sene M.Denizli görece olarak kendisine yakın veya daha güçlü takımlara karşı hep bu tip takiptiği ön plana çıkarıyordu.
- İkinci alternatif ise sezon başından beri ortaya koyduğu felsefe ileriye dönük ve maçın her dakikasında gole gitmeyi düşünen bir takım çıkmaktı. Schuster kendisine ihanet etmeyerek ikinci alternatife yöneldi ve genel hatları ile 4-3-3 olarak değerlendirebileceğimiz bir takım sahaya sürdü.
Aslında maçın hemen başında yakalanan pozisyonda eğer Nihat'ın birkaç sene önceki hali olsa idi maça golle bile başlayabilirdi. Bu pozisyondan sonra da özellikle Hilbert ile sağ kanattan yaptığı bindirmelerle golü arayan traf olarak ön planda kaldı. Hem televizyon başında hem de tribundeki taraftar maç öncesindeki karamsarlıklarını atmaya hazırlanırken sahaya Hakan çıktı. Açıkçası Hakan için düşüncelerimi daha öncede paylaşmıştım, Hakan'ın bazı önemli özellikleri olmasına ramen yan toplar konusunda çok ciddi bir sıkıntısı var. Ben bunun yetenek veya başka birşey ile açıklamak mümkün değil. Hakan yan toplara çıkmayı bilmiyor, müdahale ettiği yan toplarda bir ayakları yere basmadan kimsenin içi rahat değil. Hal böyle iken Schuster'in Hakan konusunda artık ısrar etmemesi lazım zira bu ısrar Hakan'ın yerine geçecek Rüştü veya Cenk içinde olumsuzluk yaratıyor. Zaten Schuster'in maçtan sonra yaptığı açıklamaya da baktığımızda Kayseri'de muhtemelen Hakan kalede olmayacak. Hakan'ın hatası ile birlikte Beşiktaş'ın maç içinde başına gelebilecek en kötü senaryo da ortaya konmuş oldu. Belki de Avrupa'da oynayan en iyi 5 kontra atak futbolcusu ve ön liberosuz oynayan Beşiktaş defansı Hulk ile baş başa kaldı. Tabiki Hulk'da girdiği iki poziyonda %100 ile oynayarak Beşiktaş için maçın bitişini belgeledi. Tabi süreç içimde özellikle Porto'nun 10 kişi kalması ile birlikte takım en azından berberliği kurtarma yolunda çaba göstersede bu dakikalarda Guti'nin eksikliğini fazlasıyla hissetti. Porto'da bu süreyi tam bir deplasman takımı ile geçirerek Beşiktaş'a fazlaca pozisyon vermezken kontralarda da golleri buldu. Zaten az önce de belirttiğimiz gibi 1-0yenik düştüğünüz takımıda Hulk'a karşı oynamak çokta kolay değil.

Dün akşamki maçın dışında önemlide bir noktaya değinmek lazım, Porto geçen sene L.Lopez'i 28M Euro'ya Lyon'a sattı. Muhtemelen 1903 yılında kurulan Beşiktaş'ımızın bugüne kadar sattığı futbolculardan elde ettiği gelir bile bu rakkama ulaşmamıştır. Bizim yöneticilerimiz klubun mali yapısını her zaman klubun ana faaliyeti olan futbol gelirleri dışında (kira, emlak yatrımı v.b.) yollardan sağlamaya çalışıyor. Çok uzun zamandır söylediğimiz gibi futbol takımının ana yatırımı kadrosundaki futbolcular olmalıdır ve bizim takımlarımızın benimsemesi gereken model de Real Madrid, Barcelona değil Porto gibi takımlar olmalıdır. Bu arada merak edenler için söyliyeyim Hulk'u Japonya'da keşfetti Porto ve geçtiğimiz aylarda sözleşmesini 3 sene uzattı. Hulk'un serbest kalması için Porta'ya ödenmesi gereken rakkam 90 M Euro.

19 Ekim 2010 Salı

2000 Ruhu

Galatasaray buyuk bir ihtimalle Rijkaart ile yollarini ayirip, sportif direktor Hakan Sukur ve teknik direktor Hagi ile yola devam edecek gibi gozukuyor. Herseyden  once Galatasaray'daki Teknik direktor, oyuncu ve yonetim uclusunden mevcut durum nedeniyle en son sorumlu tutulacak kisinin Teknik direktor oldugunu dusunuyorum. Tabiki klubun mutlak hakimi olan yonetim ve baskan elinde bulundurdugu guc nedeniyle faturayi kendisine kesmek yerine her zaman oldugu gibi tum sorumlulugu Teknik direktore yikiyor. Uc degiskenden sadece birisini degistirerek islerin duzelecegini dusunuyor. Bu degisikligi yaparken bir baska buyuk hata daha yapip meshur 2000 ruhunu geri getirmeye calisiyor. 2000 yilina baktigimizda oncelikle eldeki kardo belki de Galatasaray tarihinin en iyi kadrosuydu, milli takimin en iyi oyuncularinin yaninda cok kaliteli yabancilar, Galatasaray belki de Turk futbol tarihinin en iyi yabanci oyuncusu, Iyı bir yonetim ve teknik direktor vardi. Tum bu faktorler bir araya geldiginde ortaya gercekten iyi bir takim ve dort sampiyonluk, uefa kupasi ve super kupa geldi. Bu ekip dagildiktan sonra bir kere Fatih Terim, bir kere de Hagi'yi teknik direktor olarak getirip tekrar 2000 ruhunu canlandirma denemeleri oldu. Ancak gozden kacan nokta bu kisilerin rolleri gecmiste cok daha farkliydi ve ozellikle de takimin futbolcu kalitesi 2000'nin cok cok uzagindaydi. Bugunku durumda da aslinda degisen birsey yok, sadece teknik kadroyu degistirerek basariyi saglamak dogru bir yontem degildir. Ne yazik ki bazen tarihteki basarilar iyi irdelenmedigi zaman gelecek icin kotu cozumler yaratilmasina sebebiyet veriyor.   

17 Ekim 2010 Pazar

Fiyapı İnönü'de İlk Mağlubiyet

Beşiktaş, İnönü stadının yeni sponspor ismi ile çıktığı ilk maçta iç sahadaki ikinci mağlubiyetini aldı. Sponsorluk konusu geçtiğimiz hafta oldukça yoğun şekilde tartışıldı ve bir çok insan stadın önüne sponsor isim alınmasına olumsuz olarak yaklaştı. Benim bu konuya yorumum gayet basit, Guti'yi Quarema'yı ve hatta Iverson'u istiyorsan takım içinde değerlendirebileceğin tüm sponsorluk fırsatlarını kaçırmayacaksın. Bu günümüz futbol ekonomisinin olmazsa olmazıdır.
Guti ve Quaresma'nın yokluğunda Beşiktaş, Hilbert hariç Mustafa Denizli'nin elinde olan kadro ile maça çıktı. Bu durum bize sene başından beri konuşulan Denizli - Schuster karşılaştırmasını daha objektif bir şekilde yapmamızı dasağladı. Açıkçası benim tercihim çok açık, Denizli'nin kazanan Beşiktaş'ı yerine dün akşamın kaybeden Schuster'ini tercih ederim. Bu tercihin ana nedeni iki çalıştırıcı arasındaki anlayış farkıdır. Dün akşam takımın başında Denizli olsa muhtemelen Necip sahada olmaz, maçın son bölümünde de sahaya Onur değil Yusuf girerdi. Tabiki bu tercihler Beşiktaş'ın belkide dün akşam puan kazanmasını sağlardı ama gelecek adına bir yatırım olmazdı.
Maçın teknik analizine baktığımızda Schuster sahaya  ortada baklava düzeni ve ileride iki forvet ile çıktı. Orta dörtlüden Fink en arkada, Necip ve Ernst kanatlara yakın orta bölgede ve Tabata forvet arkasında oyuna başladı. Hikmet Karaman'da bu oyun düzenine karşı özellikle kanatlardan atağa çıkacak iki bek Hilbert ve Üzülmez'in arkasına adam kaçırmaya yönelik bir plan ile sahaya çıktı. Zaten maçın ilk bölümünde Beşiktaş'ın hucuma çıkarken orta sahada kaprıtdığı bir top ile Üzülmez'in arkasına Isaac'i kaçırırak ilk pozisyonu ve gölü buldular. Yenilen ilk golde Üzülmez kadar Necip'in de doğru yerde olmaması nedeniyle hatası vardı. Golden sonra her iki takımda kendi sağ kanatlarından tehlilkeler bulmaya devam ettiler. Beşiktaş özellike Hilbert ve Ernst iklisinin etkili oyunu ile pozisyon bulmaya başladı ancak beklenen gol ilk golde hatası olan sol kanattan geldi. Necip'in ceza sahasında doğru yere dönderdiği topta Nobre tam pozisyon bitti dediğimiz anda topu çevirerek Bobo'nun gölü atmasını sağladı. Maça denge geldikten sonra Beşiktaş yine Hilbert ve Ernst ile etklili olmaya çalışırken Manisa'da yine çizgi defansın arkasına attığı toplarla ğozisyon kovalamaya devam etti. Schuster'in oynatmak istediği oyun içinde özellikle Sivok'un yeteneklerine fazlasıyla ihtiyacı var ancak Sivok'un talihsiz bir şekilde sakatlanarak sezonun büyük bölümünde olmayacak olması Beşiktaş'ın defans kurgusunda ciddi sıkıntılara yol açıyor. Özellike geçiğimiz sene Denizli'nin oynattığı oyun nedeniyle ceza sahası savunmasında iyi bir performans sergileyen Ferrari bu sene açık alanda takımın en kötü defans oyuncusu performasını sergiliyor. Beşiktaş muhtemelen devre arasında buraya bir takviye yapacaktır.
Takımın bir diğer uzak ara formsuz oyuncusu da Holosko. Holosko'yu tanımak gerçekten mümkün değil, sezon başında gidecek oyuncu alternatiflerinde benim oyum Holosko'dan yana idi. Açıkçası Delgado yerine Holosko ile yollar ayrılsaydı dünkü maç gibi takımda yaratıcı oyuncu sıkıntısı çekilen maçlarda Delgado rahatlıkla Guti'nin alternatifliğini üstlenebilirdi. Holosko özellikleri itibari ile de Schuster'in oynattığın oyun düzenlerinin hiçbirisinde yer bulma şansıda bulunmuyor. Bu dezavantajın yanı sıra sergilediği kötü performans ile de takım için ciddi sıkıntı yaratıyor. Bu kısa Holosko değerlendirmesinden sonra maça tekrar geri döndüğümzde, özellikle ikinci yarı başında yenilen gol  ve hemen arkasından Tabata'nın gördüğü kırmızı kart ile birlikte artık maçın geri dönüşü oldukça zora girdi. Bu noktada Schuster oyuna müdahale ederek Fink'i çıkartıp az önce eleştirdiğimiz Holosko'yu oyuna aldı ve Holosko'yu sol Nobre'yi sağa alıp önde tek başına Bobo'yu bıraktı, buna karşın Hikmet Karaman'da Makukula Yiğit Gökoğlan değişlikğine gitti. Değişikliklerden kendine avantaj sağlıyan taraf Murat Erdoğan'ın şık pasını gole çeviren Yiğit  ve Karaman oldu. Bu golden sonra Schuster bir hamle daha yaparak oyuna Onur'u aldı. Trabzon maçından sonra bu maçta hemde böyle bir durumda iken yapılan Onur hamlesi nedeniyle kendisine müthiş saygı duydum. Onur'da Necip gibi Beşiktaş'ın uzun yıllar kendisinden fayda sağlayacağı önemli bir yetenek ancak özellikle fiziksel olarak daha fazla güçlenmesi gerekiyor. Bu süreç içinde Manisa'nın da 10 kişi kalmasıyle maçın son bölümünde belki de 1 puan çıkarabiliriz umudu ile rakip kalede müthiş bir baskı kuruldu. Farkı bire indiren gol geldi ama kalan sürede net pozisyonlar bulunmasına ramen gol gelmeyince iç sahadaki ikinci malubiyet alınmış oldu.
Ligin sekizinci haftası itibari ile  kaybedilen 11 puan şampiyonluk yarışını takip etmek adına fazla sayılabilir ama Beşiktaş'ın oyun oynama isteği arzusu bana gelecek dönem için umut vermeye devam ediyor.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...