11 Mayıs 2013 Cumartesi

Şeref Bey...

Herkesin bir takım tutma hikayesi vardır, benimkisi babadan miras. Açıkçası hatırlamıyorum  ilk ne zaman tanıştığımı Şeref Bey stadı ile… O zamanlardan hatırladığım maçtan önce Durak Büfe’den yediğimiz tombik ekmeğe dönerdi benim için maç günlerinin önemi. Maçı Eski Açık’tan seyrederdik tüm Dikilitaş’lılar gibi daha doğrusu ben maçtan çok Kapalı’yı seyrederdim, imrenirdim bazen de sinirlenirdim orada olmadığımız için, hatta babama her maçtan sonra kızardım oraya gitmezsek bir daha gelmem diye, çocukça şeyler işte. Sonra aradan zaman geçti babam artık maçlara gelemez oldu, ben de liseye başladım. O zamanlar tamamen erkek olan Kabataş Erkek Lisesi’ne, okulun çoğu Beşiktaş’lıydı hep beraber maçlara giderdik. Babam bana Eski Açık bileti kadar para verirdi, üstünü de hafta içi öğle yemekleri için aldığım harçlıktan arttırıp Kapalı’ya giderdim, ufaklıktan beri özlemini duyduğum yere.
Stad her şeyimizin tam orta yerindeydi, maç günü semte giderdik, çarşıda oyalanırdık, Dolmabahçe’den yürürdük stada şarkılarla, tezahüratlarla, turnikelerden geçip merdivenlerden tırmandığımızda başka bir dünyaya adım atardık maçın son düdüğü çalana kadar. Yeşil çimleri gördüğümüz anda bizim için tek üst kimlik Beşiktaş’tı kimi zaman gol sevincinde hiç tanımadığımız birisine dakikalarca sarılırdık, arkası gelmez dertlerimizi söyleyip, başın öne eğilmesin derdik hep bir ağızdan. Nice hüzünler tadıp, şampiyonluklar kutladık orada, Sergen atıp şampiyonluk geldiğinde de oradaydık, Cem Papila’nın gösterdiği beş kırmızı kartta da, Amokachi’nin sağ kanattan bindirdiğin de oradaydık, Pascal’ın Dinamo Kiev’e yaptığı aşırtmada da. Sarı Fırtana’nın Ordu kalecisi Hüsnü’nün elinden topu çaldığında da oradaydık, Ahmet Dursun Seba Gitsin diye bağırıldığında da…
Demirören her Mayıs’ta stada kazma vurma konuşmasını yaptığında bu duygular bize çok uzaktı, belki onun söyleyip de yapmadıklarından oranın hiç yıkılacağı aklımıza gelmedi. Ya da insanın en yakınını kaybetme ihtimaline inanmaması gibi oranın yıkılacağını hep göz ardı ettik, konduramadık onun yerine başka bir şey koymayı. Her ne kadar bugünün şartlarında bu bir zorunluluk olsa da kabullenemedik onu kaybetmeyi…
Bu hafta sonu son kez gidebileceğiz oraya, onun yerine çok daha modern çok daha güzel bir stad olacak  ama o stad, babamın elimden tutup beni eski açığa götürdüğü stad olmayacak.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...