22 Ocak 2011 Cumartesi

Özlemiştik 5-1

Dünyanın en uzun devre  arasının verildiği ligimizde hasret sona erdi. Devre arasının ilk günlerinde takıma kattığı üç Portekiz'li ile Beşiktaş tarihinin en renkli kadrosunu kuran Kara Kartallar  Fi-Yapı İnönü'de sahne aldı. Yapılan transferlere istinaden birçok kişi bu takıma "17'de 17 yaparlar", Başkan Yıldırım Demirören 12 maçlık üst üste galibiyet rekoru kıraralar hedefi koydu. Bu arada yeri gelmişken bir kere daha belirtmek lazım Sevgili Yıldırım Demirören'i yakın çevresinden birileri uyarsa da takım için koyduğu hedefi 12 maçtan 13 maça düzeltse, Beşiktaş lig tarihinde üst üste kazanma rekoruna sahip takımdır, bu rekor 1959-1960 sezonunda elde ettiği 13 maçlık galibiyet serisidir, başkanın bahsettiği 12 maçlık seri ise 1999-2000 sezonunda teknik direktör Hans Peter Briegel zamanında elde edilen 12 maçlık seridir. Bence her iki hedefte gerçekçilikten çok uzak ve hem takım hem de taraftar üzerinde gereksiz bir baskı yaratıyor. Bu takıma gerçekçi bir hedef verilecek ise bu da ligde Şampiyonlar Ligi'ne kalmak, Ziraat Türkiye Kupasını kazanmak ve de en önemlisi Avrupa'da Dinamo Kiev'i eleyip Mancester City karşısına çıkmaktır.

Hedefleri bir kenara bırakıp dünkü karşılaşmaya geldiğimizde en çok merak edilen konu Schuster'in elindeki bu inanılmaz kaynaktan nasıl bir ürün çıkaracağı idi. Sahaya dizilen kadro Manisaspor ile oynanan Ziraat Türkiye Kupası maçındaki diziliş ile aynı idi. Kadrodaki tek değişiklik maç günü sakatlanan Sivok'un yerine Ersan ile başlaması oldu. Burada benim şahsi görüşüm Sivok'un takıma dönmesi durumunda da  stoperlerin Toroman - Sivok yerine Ersan - Sivok olmasıdır. Öndeki kurgu ise geçen maça benzer şekilde kanatlarda Quaresma ve Simao ki bu ikili kanat olarak her iki ayaklarını da kullanabildikleri için maç içinde sürekli yer değiştiriyorlar, orta sahada defansif olarak Aurelio ofansif bölgede ise Nobre ve önünde Almeida olarak sahaya yayılıyorlar. Her iki maçtan sonra görünen sonuç, lig içinde  Beşiktaş'ın görece zayıf rakiplerine karşı bu düzen ile sahada yer alacağı oldu. Önümüzdeki hafta içinde oynanacak Trabzonspor maçında ise ligin ilk yarısında derbi maçlarda sahaya sürdüğü üçlü savaşan orta saha alternatifine yöneleceğini düşünüyorum.

Dün akşam oynanan oyunun satır başlarına baktığımızda;

- Beşiktaş'ın en önemli ofansif gücü kanatları, kanatların bu denli güçlü olmasının nedeni ileri uçta oynayan kanat oyuncuları kadar onların arkasında oynayan beklerden de kaynaklanıyor. Zaten dün oynayan İsmail ve Hilbert herhangi bir takımda önde oynayacak kanat oyuncunun özelliklerine sahip bu nedenle rakip savunmanın Beşiktaş'ın kanat bindirmelerine önlem alması zorlaşıyor. Maç boyunca Hilbert ve İsmail sayısız defa bindirme yaptı ve bindirmelerin bir çoğu da pozisyon ve golle sonuçlandı.
- Önemli bir parantez de Nobre'ye açmak gerekiyor. Nobre belki de Türkiye'ye geldiğinden beri ki ilk transferi de Fenerbahçe'ye devre arasında olmuştu ve o seneki şampiyonluğa çok ciddi bir katkısı vardı, en verimli yarı sezonunu yaşayacak. Her iki maçta da gördük ki Almeida (transferinden sonra Borges kendisi ile ilgili bir analiz yazmıştı yazıya buradan ulaşabilirsiniz ) önde oynadığında attıcağı gol kadar arkadasında oynayan oyunculara açacağı alanlarla çok ciddi bir katkı sağlayacak. Bu iki maçta Nobre bu katkının karşılığını attığı gollerle verdi.
- Dünkü maçta en çok merak edilen Fernandes idi, Schuster onu oyunun son bölümünde sahaya sürdü. Aslında onu oyuna aldıktan hemen sonra Ernst'i de oyuna alarak Aurelio - Ernst - Fernandes alternatifini denedi. Bu üçlü daha güçlü rakiplere oyunun her iki yönünü de oynabilecek alternatif bir orta sahaki Fernandes bu üçlü içinde hücuma destek verecek en önemli ekten olacak. Oyunda kaldığı bölümde bu görevi rahatlıkla üstlenbileceğinin sinyallerini verdi.
- Quaresma için de özel bir paragraf gerekiyor, Manisaspor maçında eski mahallesinden çağırdığı arkadaşlarına yeni ortamda hava atmak isteyen şımarık çocuk modelinde idi. Dünkü oyunundan anladığımız kadarı ile Schuster bu konuda kendisine gerekli uyarıları yapmış, özellikle de Almeida çıkana kadar ona gol pası verebilmek için oynayabildiği kadar kollektif oynamaya çalıştı. Kendisi kesinlikle bu takımın en önemli hücum silahlarından birisi ama artık kadro içinde kullanılabilecek alternatifler arttı, bu nedenle kendi oynadığı kadar diğer arkadaşları ile birlikte oynaması gerekiyor. Zaten Simao'yu gördükten sonra kişisel yeteneklerin takım oyununa katkı yönünde kullanıldığında nasıl bir avantaj sağlandığının görebiliyoruz. Her iki oyuncunun iki maçta toplam top ile buluşma sürelerine baktığımızda Simao'nun daha az topla buluşmasına ramen takıma sağladığı fayda Quaresma'nın çok ilerisinde. Zaten Quaresma'nın gittiği büyük takımların bir parçası olamamasının en büyük sebebi de bu kollektif uyum(suzluğu) olmuştur.

Son olarak özetlemek gerekirse Beşiktaş ligin ikinci yarısında hem kendi taraftarı hem de futbol seyretmeyi seven taraftarlar için güzel bir takım oluşturdu, yenilse de yense de o maçı seyredenlere zevk vereceğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...