18 Şubat 2011 Cuma

Avrupa'da Yolun Sonu; 1 - 4

Beşiktaş elinde kalan iki hedeften bir tanesini de dün akşam kaybetti, artık elinde ulaşbileceği tek hedef kaldı o da  Ziraat Türkiye Kupası. Bu arada Ziraat Türkiye Kupası'nda da yaşanacak bir başarısızlık takımın önümüzdeki sene Avurpa Kupa'larına katılamasının doğuracaktır. Beşiktaş'ın ligte sergilediği olumsuz performansa ramen bu sene Avrupa maçlarında gösterdiği performans nedeniyle dün akşamki maç öncesinde bayağı umutlanmıştık, kötü geçen bir sezonda en azından M. City'ye rakip olarak elenmek bu sezonki hedeflerden birisi olmuştu ama Türk takımlarının korkulu rüyası Andriy Shevchenko'yu bu hesabın dışında bırakmakla ne kadar büyük bir hata yaptığımızı gördük. 34 yaşındaki yıldız oyuncunun artık gelenekselleşen İstanbul performanslarından birisini sergilediği maçtan sonra bu sene için de Avrupa Kupası defterini kapatmış olduk.

Aslında maç o kadar da kötü başlamamıştı, Schuster takımını görece daha zor maçlarda oynattığı üçlü orta saha ile sahaya sürmüştü. Forvette de Almeida'nın gelişinden sonra ikinci plana itilen Bobo ile başlamıştık. Umutla başlayan gece Türk futbolunun kabusu olan duran top ile son buldu, Beşiktaş kalesine gelen ilk korner atışında golü yedi. Yediğimiz ilk iki gölün yaratıcısı Shevchenko'yu her iki kornerde de Hilbert savunuyordu. Yanlışım olabilir ama ben Hilbert'in Türkiye'ye geldiğinden beri bırakın duran topları, pozisyon gereği olarakta topa kafa vurduğunu hatırlamıyorum. Tabiki duran toputan yediğimiz gollerin tek sorumlusu Hilbert değil ama kalenizde duran topa çıkmayı bilmeyen bir kaleci varken onun dışında kalan tüm noktalarda doğruyu yapmalısınız ki her duran top kalenizde bir gol tehlikesi haline dönüşmesin. Yenilen bu golden sonra başka bir istatistik devreye girdi, Beşiktaş bu sezon geriye düştüğü maçların sadece üç tanesini çevirebilmişti. Sonuç bu istatistiği haklı çıkaran bir şekilde oluştu.

Beşiktaş'ın dünkü mağlubiyeti ile ilgili olarak bir çok nokta sayabiliriz; aylardır futbol oynamayan Ferrari'nin Toroman Üzülmez kavgası sonrasında oynaması, Guti'nin belki de bu sezonun en kötü performansını sergilemesi, sezonun ilk yarısını istikrar abidesi Ernst'in Fernandes'in gelişi ile ikinci plana atılıp bu maçta oynayamaması nedeniyle forma giymesi, Bobo'nun gitmekle kalmak arasında bir yerlerde kalması, İsmail'in üzerine yüklenen sorumluluğun altından kalkamaması, tüm bu olumsuzluklar dışında Beşiktaş'ın bir türlü takım olamaması dünkü hezimetin bir sonucudur . Tabiki tüm bunların dışında bir de Quaresma konusu var ki, takımın bu halini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Queresma yapısı itibari ile hırslı bir insan ve dün geceki mağlubiyeti kendisine yediremiyerek maçın sonundaki gereksiz haraketi yaptı, zaten kendisi yeteneklerinin eksikliğinden değil bu haraketi ortaya koyan karakteri nedeniyle büyük takımların oyuncusu olmadı. Bu durumun en kötü yanı bazı Beşiktaş'lı taraftarların bu haraketine ramen oyundan çıkarken alkışlaması idi, maç önü basın toplantısında takımın kaptanlığını isteyen Quaresma'ya sen olsan kendini kaptan yaparmısın diye sormak gerekiyor.

Toparlamak gerekirse bu sonuçtan sonra herkes Schuster'in kellesini isteyecektir,  sonuç ne olursa olsun şu zamanda Schuster'i kovmak yapacak en büyük hatadır.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...